İmdat Freni

Nöroestetik: Beyin Sanata Nasıl Tepki Veriyor? – Baran Cengiz

Nöroestetik, bir sanat eserini seyretmenin veya yaratıcı bir sürece dahil olmanın beyin üzerindeki etkilerini inceleyen, henüz fazla bilinmeyen bir bilimsel çalışma alanıdır. Peki estetik güzellik deneyimi ölçülebilir ve nesnelleştirilebilir mi?

Güzellik bir bilimselliğe dayanmamakla birlikte, onun beyin üzerindeki etkisi bilimsel olarak ölçülebilir. Dolayısıyla mesele, bir sanat eserinin güzel olup olmadığı değil, güzel bulduğu bir şeyle karşılaştığında beyinde nelerin meydana geldiğidir.

Peki beynimiz sanata nasıl tepki veriyor? Bu soruyu cevaplamak için bilim insanları, sanatsal yaratımın ve temaşanın etkilerini analiz etmek için MR’ları, EEG’leri ve diğer cihazları kullanıyor. Böylece bireylerin estetik zevkini gözlemleyip araştırabiliyorlar. Denekler sanat eserlerine baktığında veya sanatsal bir yaratımda bulunduğunda, beynin belirli bölgeleri etkinleştiriliyor ve kişi farklı sanat eserlerine bakmaya başladığında söz konusu bölgeler değişiyor. Örneğin, Van Gogh’un resimlerinden birine bakarken, hareket hissi uyandıran benzersiz tarzı nedeniyle görsel korteks aktive olur. Portrelere bakıldığında yüz tanıma ile ilgili olan fusiform lobül etkinleştirilirken, manzara resimleri ise sahnelerin ve yerlerin tanınmasıyla ilişkili olan parahipokampal girusu harekete geçirir.

Bununla birlikte, bir kişi güzelliği deneyimlediğinde beynin mutlaka aktive olan bir bölümü vardır: ödül sistemi. Güzel nesnelere bakarken insanların duyduğu haz da buradan gelir. Eserin biçimi ne olursa olsun, her türden sanatsal deneyim, seyir veya yaratım beynin ödül devresindeki etkinliği arttırır.

Bilim insanları ayrıca beynin sanatla bağlantılı özel bir bölgeyi aktive etmediğini, daha ziyade sanat eserlerini anlamak için farklı bölgeleri gayet esnek ve organize bir şekilde koordine ettiğini buldular. Bu anlama gayreti, söz konusu deneyimi bir puzzle’ı çözme çabası şeklinde yaşayan beyinde yeni sinir yolları yaratır: görsel uyaranlar duygusal hazzın merkezine nüfuz edip onu harekete geçirir ve beynin başka bölümleri bu uyaranların kökenini anlamak için koordine olur.

Peki bu bilgiler ne işimize yarayacak? Onları nasıl kullanabiliriz? İlk olarak, nesnel bir güzellik deneyiminin bulunmadığı ve her beynin kendine özgü bir yaratıcılığa sahip olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Yaşadığımız kişisel deneyime bağlı olarak her birimiz beynimizde farklı nöral yollar ve devreler oluşturuyoruz, bu da nöroçeşitliliği yaratıyor. Bu araştırmalar sanatı bir çeşit terapi olarak kullanmamızı sağlıyor. Bu sanat terapisi insanların kendilerini ifade etmelerine yardımcı olmak ve sonrasında meydana gelen duygusal ve zihinsel değişimleri incelemek için yaratım tekniklerinden faydalanıyor. Örneğin, bağımlılıkları yönetmek, stresi azaltmak, kaygı ve depresyon semptomlarını iyileştirmek gibi birçok zihinsel bozukluğun tedavisinde alternatif veya tamamlayıcı olabilir… Sanatsal deneyim aslında beynin duygu, öz-farkındalık, kimlik ve hayal gücü ile ilişkili alanlarını harekete geçirir. Bunlar serotonin, dopamin ve oksitosin gibi mutluluk hormonlarını salgılayanlarla aynı alanlardır. Bu bölgelerin etkinleşmesi sadece kabul görmüş sanatçılara mahsus değildir: her türden sanatsal pratik sırasında tetiklenir.

Özetle, sanat ve sanat terapisi birçok avantaja sahiptir: 

Beyin aktivitesinin artışı, beyindeki kan akışının da artması anlamına gelir. Beynin farklı bölümlerinin aynı anda kullanılmasıyla kan akışındaki genel artış oksijen akışında da bir artışa yol açar; bu ise daha yüksek birkonsantrasyon, daha az baş ağrısı ve daha iyi bir hafızayı beraberinde getirir.

Sanatsal faaliyete katılan insanlar daha fazla dirence ve daha yüksek bir duygusal denetim kapasitesine sahipolur çünkü daha önce belirttiğimiz gibi, sanatsal aktivite beynin kimlik ve öz-farkındalık ile ilişkili kısmını harekete geçirir.

Sanatsal deneyim, ödül devresini etkinleştirerek ve mutluluk hormonları salmasına izin vererek ruh halini iyileştirir.

Bir insan sanatsal faaliyette bulunduğunda, stresle ilişkili bir hormon olan kortizol düzeylerinde önemli bir azalma olur.

Sanat, beynin farklı bölümleri arasındaki bağlantıyı harekete geçirdiğinden, duyusal düzenlemeyi teşvik ederek, motor fonksiyonların gelişimini destekleyerek ve iletişimi kolaylaştırarak otizmin ana semptomlarınıazaltmaya yardımcı olur.

Bir dahaki sefere bir sergiyi ziyaret ettiğinizde, bunu aynı zamanda kendinize iyi bakmak için de yaptığınızı unutmayın.

Çeviri: Uraz Aydın

Kaynak: https://www.artistikrezo.com/art/comment-notre-cerveau-reagit-il-a-lart.html

Görsel: David Matos