İmdat Freni

Dijital Apartheid veya Egemen Kim? – Hasan Yıkıcı

İsrail devletinin, Filistin halkına karşı bitmeyen kıyım ve savaşı geçtiğimiz haftalarda tekrar yükseldi. Adeta bir döngü gibi belli zaman aralıklarında ve hiç durmaksızın İsrail devletinin yıkıcı şiddetine şahit oluyoruz, ardından dünyanın çeşitli ülkelerinde eylemler ve kınama mesajları yükseliyor, ardından şiddet devam ediyor, kısa bir ara veriliyor, sonra tekrar aynı döngü sürüyor. Fakat her defasında Filistinlilerin yaşam alanları hem coğrafi hem de varoluşsal olarak daralıyor, kısıtlanıyor. İsrail zamana yayılmış bir soykırım örgütlüyor adeta. Ve artık bu aşikar bir dehşetle, göstere göstere yaşanıyor.

Gecenin karanlığı üzerine renkli çizgiler çekerek gökyüzünde hareket eden füzeleri hepimiz ya videolarda ya da fotoğraflarda gördük. Bu estetize edilmiş şiddet görüntülerinin ardında ise yok olup giden insan hikayeleri, yıkım ve kırım var. Sosyal medya akışlarından tüm bu seyrekleştirilmiş ve seyirleştilmiş soykırımı izlerken, yine bu mecralarda başka bir yok sayma, yasaklama ve apartheid eylemi gerçekleşiyordu.

Al Jazeera’de yayınlanan Omar Zahzah imzalı makalede Facebook, Zoom ve Twitter gibi sosyal medya mecralarında Filistinlilere yönelik gittikçe artan bir sansür ve yasaklama uygulamalarının olduğu bahsedilmekte.

Zahzah, makalesinde Filistinlilerin sosyal medyada sessizleştirildiğini ifade ederek örnekler veriyor.

Makalede, Nisan ayında Zoom, Facebook ve Youtube, San Francisco Devlet Üniversitesi’nin Arap ve Müslüman Etnisiteler ve Diasporalar çalışmaları (AMED) Programı, Kaliforniya Üniversitesi Fakülte Dernekleri Konseyi (CUFCA) ve Kaliforniya Üniversitesi Beşeri Bilimler Araştırma Enstitüsü (UCHRI) tarafından desteklenen “Kimin Anlatıları? Filistin için Hangi İfade Özgürlüğü?” başlıklı online akademik etkinliği engellediği bilgisi verilmekte.  

Etkinlikte Filistin’in direniş ikonu Leyla Halid ve Güney Afrika’nın Afrika Ulusal Kongresi (ANC) eski askeri lideri Ronnie Kasrils de dahil olmak üzere dünya genelinden apartheid karşıtı aktivistlere yer verilecekti.

Bu etkinlik 2020 yılında yine Zoom tarafından sansürlenen bir dersin tekrarıydı.

Zahzah’ın makalesinde aktardığına göre sosyal medya şirketlerinin söz konusu etkinliği yasaklamasının gerekçesi ‘terör.’ Filistin’in direniş ikonu Leyla Halid’in ABD’nin terör listesinde olduğu gerekçe gösterildi. Bu karar hukuksal bir dayanağı olmadığı savunularak hukukçulardan ve aktivistlerden tepki çekti. Zoom şirketine doğrudan yazılan mektupta şu ifadelere yer verildi:

ifade özgürlüğü ve akademik özgürlüklere yönelik tehlikeli bir saldırı ve kamu üniversiteleri sistemlerimizle yapmış olduğunuz sözleşmelerin bir ihlalidir. “[Zoomun] temel bir kamu hizmeti statüsünde olması size ülkenin derslerinin ve kamusal etkinliklerinin içeriği üzerinde veto yetkisi vermez.”

Fakat tepkilere rağmen sosyal medya şirketleri Filistinlileri sessizleştirmeye devam etti.

Zoom şirketi tekrarı yapılması planlanan “Kimin Anlatıları?” etkinliğine izin vermedi. Facebook ise bir adım daha öne giderek, önce etkinliğin görsellerini sayfalardan kaldırdı ardından ise etkinliğin organizatörlerinden AMED çalışmaları programının sayfalarını kapadı. AMED Facebook sayfasının kapatılmasıyla birlikte sayfada bulunan Filistin halkının mücadelesi ve dünyadaki özgürlük hareketleriyle ilgili içerikler de silinmiş oldu.

Daha bitmedi. En son İsrail saldırılarını paylaşan pek çok kişi Facebook, Twitter ve Instagram’ın içeriklerini “ sistematik bir biçimde sansürlediklerini” de bildirdi.

Sosyal medya özgürlük alanı mı?

Sosyal medya platformları da tıpkı Batı/ABD merkezli ana akım medya kuruluşları gibi Filistinlilerin kendi hikayeleri ve seslerini duyurmalarını engelliyor. Makalenin yazarı Omar Zahzah buna Dijital Apartheid diyor, hak vermemek elde değil! Dijitalleşme süreçlerine dair “dijital sömürgeleştirme” veya “ dijital emek” kavramlarından sonra “Dijital Apartheid” kavramı da üzerinde durulması ve geliştirilmesi gereken bir kavram.

Ana akım medyanın, iktidar, sermaye ve güç ilişkileri içerisinde her zaman egemen olanın dışladığı, baskıladığı veya sömürdüğü, yok saydığı kesimleri sessizleştirdiğini veya ancak bir tehdit unsuru olarak temsillerine yer verdiğini biliyoruz. Fakat söz konusu sosyal medya olduğunda, bu mecraları iktidar ve mülkiyet ilişkileri içinde düşünemiyoruz. Belki de sosyal medyanın yarattığı en güçlü işlev, bir özgürlük yanılsamasıdır.

Sosyal medya söz konusu olduğunda unuttuğumuz veya hatırlamak istemediğimiz belirleyici bir nokta var. Byung Chul Han, “Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü” kitabında, Carl Schmitt’in meşhur “egemen olağan üstü hale karar verendir” cümlesine göndermede bulunarak şöyle yazar: “Günümüzün dijital rejiminde egemenlik cümlesi bir kez daha revize edilmelidir: “Ağdaki verinin sahibi kimse, egemen olan odur.”

Çoğumuz sosyal medya mecralarının özgürlük veya ifade özgürlüğü sunduğuna inanırız. Sadece Filistinlilerin yaşadığı bu örnek, sosyal medyayı mülkiyet ve iktidar ilişkilerinin dışında konuşamayacağımızı ve o iktidar ilişkilerini ürküttüğümüz anda fişimizin verilerin sahipleri tarafından kapatılabileceğini çarpıcı bir şekilde gösteriyor.

Yazıyı bitirirken meselenin daha iyi anlaşılması için kısa bir ek: İsrail Adalet Bakanlığı eski direktörlerinden Emi Palmor, şu an Facebook’un gözetim kurulu üyesi. Filistinlilerin sosyal medya platformlarında ‘sessizleştirilmesinin’ de mimarlarından biri. 


Kaynaklar:

https://www.aljazeera.com/opinions/2021/5/13/social-media-companies-are-trying-to-silence-palestinian-voices

Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü – Byung Chul Han

Bu yazı ilk olarak Yeni Düzen sitesinde yayımlandı: Dijital Apartheid veya Egemen Kim? – Hasan Yıkıcı