İmdat Freni

ingiltere

Gerici Bloka karşı Corbyn’i Savunmak – Thierry Labica

Corbyn muhtemelen, Britanya’nın yakın tarihinde yetmişli ve seksenli yıllardaki Tony Benn veya 1984-1985 grevindeki İngiliz madencilerinden de çok sistematik itibarsızlaştırmaya uğramış kişi olarak anılacaktır.

İşçi Partisi 12 Aralık seçimlerinde ağır bir yenilgi yaşadı. Parti bünyesindeki katı Remain (AB’de kalma) taraftarlarının bu mağlubiyette devasa bir sorumluluğu var. Yeni bir referandum seçeneğini dayatmayı başardıkları için ve tutumlarını bildirmek için partinin sunacağı bir Brexit versiyonunu beklemeden Remain için tutum almış olmalarından kaynaklı olarak bu öncelikle onların yenilgisidir[1].

İşçi Partisindeki “kalma” taraftarlarının çoğu için olduğu gibi bu genel seçimlerin galipleri için de -yani siyasal ve medyatik gerici blokun tümü için- bu zafer yoğun bir intikam kampanyasını derhal işletmeye başlamak için bir fırsat. Şunu anlamak lazım: Dört yılı aşkın süredir ülke tarihinde eşi benzeri bulunmayan bir siyasal proje ve sunduğu imkânlar karşısında derin bir panik içindeydiler. Jeremy Corbyn’in muhalefet lideri ve potansiyel Başbakan olarak siyaset sahnesinin önüne çıkması ve onun aracılığıyla 21. Yüzyıl başının tüm bir savaş ve kemer sıkma politikaları karşıtı toplumsal hareketin tekrar sahneye çıkması, hayal bile edilemez hale getirilmek isteneni canlandırmaya, tasavvur edilebilir hale getirmeye başladı: Gitgide daha acımasız bir toplumsal tahakkümü ayakta tutmaktan başka bir şeye adanacak bir toplum projesi. Artık iktidardaki oligarşi ve sadık hizmetkârları için bu anomali, tüm görünümleriyle birlikte, uzun süreliğine sökülüp atılmalı.

Fakat Corbyn hakkında şunları akılda tutmakta fayda var:

1) On yıllardır süren birbiriyle değiştirilebilir projelerden ve yegâne uygun programı kimin gerçekleştireceği konusunda karar vermek için birbiriyle kavga eden yönetici ekiplerden sonra Jeremy Corbyn geniş ölçekli bir inandırıcılığa sahip bir siyasal radikalliğin yeniden doğuşunu cisimleştirdi. Bu reel bir demokratik yenilenme imkanını oluşturuyordu. Corbyn yalnızca üslup nüansıyla sınırlı olmayan bir seçenek sunan, otantik biçimde farklı bir programın hizmetindeki özgün bir kişilik teşkil ediyor.

2) İklim krizinin ciddiyetine dair ortak bir bilinçlenme yaşanıyor, devlet kaynaklarının vergi kaçakçılığı endüstrisi aracılığıyla yağmalanması kamusal bir tartışma halini alıyor, yoksulluk, güvencesizlik ve hak kaybı milyonlarca emekçiyi, genci, emekliyi vuruyorken ve kamu hizmetleri tümüyle çökme aşamasındayken, Corbyn tarafından önerilen program bu meydan okumalara yanıt verecek kapsamdaki tek programdır. Ötesinde herhangi bir dönüştürücü siyasal ufkun görünmediği bugünün sert toplumsal mücadelelerinde yer alanlar için bu program bir tartışma zemini sunabilir.

3) Bu programın “fazla solda” olduğunu ilan etmenin hiçbir anlamı yok. Önerilerinin çoğu Britanya halkının eski ve çoğunluk tarafından kabul gören taleplerine tekabül ediyor (demiryollarının yeniden millileştirilmesi veya kamusal sağlık hizmetlerinin savunusu gibi). Başka bazı öneriler de hızlandırılmış bir yoksullaşmayla karşı karşıya bulunan toplum kesimlerinin ve bölgelerin acil sosyal durumlarına bir yanıt oluşturuyor. “Fazla solda bir program”dan söz etmek ya siyasal alana dair tembel ve sabit bir anlayışı ya da sözde bilge siyasal analizlerin ardında gizlenmiş kaba bir sağcı pozisyonu ele veriyor. Her halükârda İşçi Partisi’nin 2015’ten beri aldığı iyi ya da çok iyi seçim sonuçları bu argümanları anlamsız kılıyor ve 2019 Aralık’ının seçimlerindeki mağlubiyet bu durumu kesinlikle değiştirmiyor.

4) Muhalefet lideri olarak Corbyn yalnızca bir cephede değil, tam üç cephede siyasal muharebe yürütmek durumunda kaldı:

-Kamuoyu manipülasyonu konusundaki cüretkarlığı görülmemiş boyutlar kazanan muhafazakâr iktidara karşı (Corbyn ve Johnson arasındaki ilk tartışma vesilesiyle kurulan sahte “haber doğrulama” sitesi, İşçi Partisi programına ilişkin sahte site)

– İstisnai bir saldırganlık ve yoğunluk gösteren medyanın düşmanlığına karşı

-İşçi Partisinin parlamenter ekibinin (PLP) çok geniş bir kısmına karşı. Corbyn’in partinin başına geldiği andan itibaren Tony Blair’in eski danışmanı A. Campbell tarafından ortaya atılan ABC (“Corbyn dışında her şey”) kampanyasında olduğu gibi. Corbyn’in partiyi yönetmek için geniş bir çoğunluk kazandığı 2015’ten (ve tekrar kazandığı 2016’dan) beri PLP’nin ve partinin sağının Jeremy Corbyn’i zayıflatmaya ve itibarsızlaştırmaya çalışmadığı tek bir gün yaşanmamıştır. Böylece resmi siyasal hasmına ve siyasette münasiplik normlarını yeniden tesis etmekte kararlı gazetelere ve kanallara mühimmat sağladılar. Corbyn muhtemelen, Britanya’nın yakın tarihinde yetmişli ve seksenli yıllardaki Tony Benn veya 1984-1985 grevindeki İngiliz madencilerinden de çok sistematik itibarsızlaştırmaya uğramış kişi olarak anılacaktır.

5) Buradan Corbyn’in, hoyratlığa terk edilmiş ve giderek daha da çok parçalanan bir toplumun yeniden üretiminin hizmetinde, işlerin olduğu gibi süregitmesinde kararlı blokun bütününe fırlatılmış bir meydan okuma olduğunu anlıyoruz. Hatta gelecekten öylesine bir yoksunluk söz konusu ki bu toplumda, demograflar umutsuzluğa dayalı ölümlerdeki (“dispair-related deaths”) trajik yükselişi ölçümlüyor. Bu meydan okuma çerçevesindeki sükuneti ve nezaketi birçoğu için bir kahramanlık biçimi teşkil etmenin yanı sıra bir stoacı gizem de oluşturur. Britanya işçi hareketinin tarihi felaketlerle doludur. 1819’da Peterloo katliamından 1984-1985 madenciler grevine, arada Tolpuddle şehitleri, 1924 seçimi arifesinde sahte Zinoviev mektubu[2], 1926 genel grevine karşı askeri seferberlik ve iktidara yaklaşan Labour liderlerine karşı soğuk savaş kampanyaları… Gayet iyi bildiği ve sahip çıktığı bu tarih hiç şüphesiz Jeremy Corbyn’in kendisini neyin beklediğine dair öğretici olmuştur.

Buna karşılık Jeremy Corbyn de demokratik bir ekososyalizmin eklemlenmiş, programlanmış ve elle tutulur imkânının dirilişi ve bu bağlamda dünya çapında bir nefretin hedefi olarak her yerde her an savunulmalıdır.

6) Bu meydan okuma çok büyük ölçüde kaçınılabilir olan bir mağlubiyetle karşı karşıya kaldı. Bu yenilgiyi, liderinin ve onu tüm destekleyenlerin kişiliğinde genetik olarak programlanmış gibi sunmadaki acelecilik de buradan geliyor. Corbyn yıllarının mümkün kılıp büyüttüğü yeni güvenin ve bunun doğurduğu beklentilerin kök salması ile kısırlaştırılması arasında bir mücadele söz konusu artık. Ne var ki silahların dağılımı eşitsiz. Ancak mevcut durumda bir seçenek yok. Jeremy Corbin’in elli yıllık siyasal sebatkârlığı bir pusula işlevi görebilir. Brexit sonrası Britanya’nın ticari müzakerelerinin, baş gösterecek anayasal krizlerin ve toplumsal çöküşün vaat ettiği hareketli zamanlarda Corbynci siyasal, toplumsal proje ve ahlakın, ona sahip çıktığımız takdirde bir geleceği olacaktır. En başta da kendi kendini partinin sahipleri ilan edenleri mülksüzleştireceğimiz İşçi Partisi bünyesinde.

7) Otoriter milliyetçi, beyaz üstünlüğüne inanan, ırkçı hatta faşizan liderlerin en güzide örnekleri -Modi, Netanyahu, Trump, Orban, Bolsonaro, AfD[3]…- “dostları” Boris Johnson’u tebrik etmek için sıraya girdiler. Uluslararası düzeyde dönemin aşırı-sağcı akımlarına Britanya’dan gelecek böylesi bir eklenti, kimsenin gözünden kaçmayacak son derece kötü bir işarettir. Hepimiz şunu görüyoruz: Sol akımlar arasındaki farklılıklar ne olursa olsun, iktidara yaklaştıklarında veya onun bir kısmını ellerinde tuttuklarında, kendilerine uluslararası işbirliği adına sunulan seçenekler şunlar oluyor: Hileye dayalı anayasal darbe, hapis veya savaş (Bkz. Brezilya, Bolivya, Venezuela, Honduras…)

Buna karşılık Jeremy Corbyn de demokratik bir ekososyalizmin eklemlenmiş, programlanmış ve elle tutulur imkânının dirilişi ve bu bağlamda dünya çapında bir nefretin hedefi olarak her yerde her an savunulmalıdır. İşçi Partisi’ndeki mirasının savunusu, Britanya sınırlarını fazlasıyla aşan kilit bir mücadelenin konusudur. Her yerde ve her an verilecek gerici rövanşist akıntıya karşı mücadelenin bir parçasıdır. Burada kaleme alınanlar bunu şimdiden kendi meselemiz haline getirmek için teşvik edici olmayı amaçlıyor.

8) Son olarak, gayet sade biçimde, gazeteci Frea Lockley’nin Britanya solunun bu liderine yazdığı metindeki sözlerini tekrarlayalım:

Bunca yolu önümüz kesilsin diye kat etmedik.

Size teşekkür ediyoruz

Ve yine güçleneceğiz.[4]

Çeviri: Rıfat Hasret


[1] Bu metin, önsözü Ken Loach tarafından kaleme alınmış olan Corbyn Hipotezi kitabının yazarı (L’Hypothèse Corbyn: une histoire politique et sociale de la Grande-Bretagne depuis Tony Blair, Éditions Demopolis) ve akademisyen Thierry Labica’nın “Et maintenant la réaction. Jeremy Corbyn, une défense” başlıklı yazısından kısaltılarak çevrilmiştir. Kaynak https://www.contretemps.eu/defense-corbyn/ 

[2] İşçi Partisine karşı anti-Bolşevik bir moral paniğin oluşmasına yönelik sahte mektup.

[3] Ed Sykes, « Johnson wins not just the election, but the full backing of the far-right around the world », The Canary,  https://www.thecanary.co/trending/2019/12/13/johnson-wins-not-just-the-election-but-the-full-backing-of-the-far-right-around-the-world/

[4] Frea Lockley, « Thank you, Jeremy Corbyn », The Canary, 13 décembre 2019, https://www.thecanary.co/opinion/2019/12/13/thank-you-jeremy-corbyn/