Tam da pandeminin başlarında, herkes işini ve gelirini kaybetme korkusu yaşarken, bir işi olanlar ise yaşamlarını tehlikeye atmak ile gelirlerini tehlikeye atmak arasında bir tercih yapmaya zorlanırken, 17 Nisan 2020’de Hükümet büyük bir coşkuyla işten çıkarmaların pandemi dönemince yasakladığını duyurdu.
Ancak kısa süre içerisinde müjdenin aslında pek de müjde olmadığı anlaşıldı. Önce işten çıkarma yasağı ile birlikte gelen zorunlu ücretsiz izin uygulaması ile işten çıkarılmasak bile günlük 39,24 TL’lik “gelir” desteği ile yaşamımızı sürdürmek zorunda olacağımız açıklandı. Dolayısıyla her ne kadar kağıt üzerinde işsiz olmasanız bile aslında açlıkla imtihan edilecektiniz. Bir de tabii bu “müjdenin” istisnası vardı, iş kanunun “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı 25/II maddesi bu işten çıkarma yasağının istisnası olarak tanımlanmıştı. Bu madde ile anılan durumlar arasında, işyerinde hırsızlık, taciz, işyerinde uyuşturucu almak vb. yer almakta. Türkiye’de yıllardır işçileri tazminatsız olarak işten çıkarıp herhangi bir gelirleri olmadan yıllarca mahkemelerde sürdürmenin bir aracı olarak kullanılan 25/2 maddesi pandemi ile birlikte artık, patronların elinde işçilere karşı yeni bir silaha dönüştü. Son günlerde bu madde ile işten çıkarmalara verilen kod nedeniyle Kod 29 adıyla gündemde olan bu madde kapsamında işten çıkarılırsanız tazminatınızı alamayacağınız gibi, işsizlik sigortasından da faydalanamıyorsunuz, ta ki yıllar süren mahkemenin sonucunda aslında böylesi bir ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı bir durum olmadığını ispatlayana kadar.
DİSK – AR tarafından yayınlanan bir araştırma 2020 yılında 177 bin kişinin bu şekilde işten çıkarıldığını ortaya koyuyor. Yani bu sözde istisna artık patronlar için işten çıkarmanın kuralı haline geldi. Ancak böylesi bir pandemi döneminde, işten çıkarma yasağına böyle bir istisna bırakılınca bunun patronlar tarafından sınırsız ve kuralsızca kullanılacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Patronların işyerlerinde sömürüye karşı en ufak bir ses çıkaran, sendikalaşma çabasına giren, kendisinin veya arkadaşlarının uğradıkları haksızlıklara karşı sesini çıkaran işçileri tazminatını kaybetmekle tehdit etmesinin ve yıllarca sürecek mahkeme süreci boyunca herhangi bir gelirden mahrum bırakmalarının yolu olan Kod 29 iptal edilmelidir.
Her ne kadar pandemi sürecinde görünürlüğü gitgide artmış olsa da, bir işçinin henüz ispatlanmamış bazı suçlamalar ile önce cezalandırılıp sonra suçlamanın araştırılması şeklinde özetleyebileceğimiz akla mantığa aykırı bu uygulama tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Eğer bir kişi misal işyerinde hırsızlıkla suçlanıyorsa, bundan dolayı herhangi bir yaptırıma uğramadan önce bu suçlamanın ispatlanması gerekmez mi? Kod 29 özetle “her işçi aksini ispatlayana kadar suçludur” demektedir.
25/II ve Kod 29 iptal edilsin!
Tüm işçilere insanca bir yaşam sürdürmeye yetecek bir yaşam geliri!