İmdat Freni

“Devrimler Ütopya Fabrikalarıdır”: Enzo Traverso ile “Devrim: Bir Entelektüel Tarih” Hakkında Söyleşi

Bir devrim, sadece kurulu düzenle sert bir kopuş değil, aynı zamanda halkın doğurduğu bir sosyal ve politik değişimdir. Ve devrim, sadece geçmişe ait değildir diyor romantizm çalışmaları akademisyeni Enzo Traverso. Traverso, Ekim 2021’de yayımlanan “Devrim: Bir Entelektüel Tarih” kitabında, 19. ve 20. yüzyıl devrimlerinin tarihini, bir imgeler takımı üzerinden yeniden yorumluyor: Marx’ın “tarihin lokomotifi”nden Lenin’in mumyalanmış bedenine, Paris Komünü’nün Vendome Sütunu’nu yıkışına; sorunlu şimdimize, devrimci geçmişin yeni bir entelektüel tarihini sunuyor. Şimdiden çok sayıda dile çevrilmiş olan bu eser önümüzdeki aylarda Ayrıntı yayınları tarafından da yayımlanacaktır.

– Bu alanda yaptığınız araştırmalarda size ilham veren nedir?

Bu kitap, bir önceki kitabım Solun Melankolisi’nin tarihsel yankısını genişletiyor ve derinleştiriyor. Birkaç on yıl boyunca modern şiddetin –topyekûn savaşlar, faşizm, totalitarizm, soykırım ve entelektüellerin sürülmesi- tarihini incelememin ardından bunun tamamlanmamış, sakat bırakılmış bir alan olduğunu fark ettim; çünkü on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın bereketli bir yorumlayıcısı, onların özgürleştirici mücadele ve devrimlerini de içermelidir. 

Devrimler neredeyse her yerde başarısız oldu ve çok sık biçimde, bunların enkazları resmin karanlık tarafında dâhil oldu: despotizmin, tiranlığın ve otoriter iktidarın parçası haline geldiler. Bununla birlikte, gizil güçleri hiçbir şekilde göz ardı edilebilir değildir ve mirasları dikkate değer şekilde varlığını korur.

SSCB tarihi; özgürlükten yoksunluk, diktatörlük ve şiddet ile kurulmuştur ve tüm yörüngesini totalitarizm ve gulag ile özdeşleştirmeye alışığız. Ancak tarihin diyalektiği karmaşıktır: modernitenin birkaç temel özelliğinde bahsedersek; demokrasinin ortaya çıkışı, genel oy hakkı, kadın hakları ve dekolonizasyon, Fransız ve Haiti devrimlerinden Rus ve Çin devrimlerine kadar devrim tarihinden ayrılamaz. 

Bize, devrimin kısa ve öz bir tanımını verebilir misiniz?

Hukuki ve politik tabirlerle, devrim, kurulu düzenle, bazen ülkenin ekonomik ve sosyal yapılarında dönüşümü de içeren sert bir kopuş anlamına gelir. Ancak devrimler, aşağıdan doğan sosyal ve politik depremlerdir; toplumun yönetilen ve madun tabakalarını –genellikle “halk” şeklinde tanımlananları- tarihsel öznelere dönüştürürler. 

Bir devrim boyunca yaşam; yeni, beklenmeyen ve olağandışı bir yoğunluk kazanır. Aniden, halk kendi gücünün farkına varır ve kendini, dünyayı değiştirebilir hisseder. Birçok şahidi, devrimleri, Chagall’ın resimlerinde yerçekimi kanununun üstesinden gelerek köylerin ve tepelerin üzerinde uçmanın tadını çıkaran karakterler gibi, bir hafifleme hissi olarak tasvir etmiştir.

– Bu kitap sadece politik devrimleri mi betimliyor, yoksa kapsamı daha mı geniş?

Kitabımın ikinci başlığı, “bir entelektüel tarih”ten bahsediyor. Devrimler, politik değişimlerden çok daha fazlasıdır; bazen antropolojik değişimleri de içerirler. Yaşama ve düşünme biçimlerini, toplumu algılama ve yansıtma biçimlerini derinlemesine dönüştürürler. Politik değişimlerin çok ötesine geçerler, çünkü toplumsal ilişkileri ve kültürleri derinden etkiler, estetik ve edebiyat âlemlerini sarsarlar. 

Kitabımda, hem düşüncelerle hem de imgelerle ilgileniyor, bağlantılarını inceliyorum. Böylece devrimlere; teorileri, ideolojileri, ütopik tasarımları ve kolektif hisleri yoğunlaştırak “diyalektik imgeler” olarak bakıyorum. Bayraklar ve barikatlar gibi devrimci sembollerle ilgilenen çok geniş bir ikonografi biliyoruz, ancak alegorileri ihmal etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Sadece iki örnek vermek gerekirse; “tarihin lokomotifi” ya da “cennet fırtınası” olarak devrimlerin betimlemeleri, bir tarih felsefesini ve insanların genel bakışını ortaya koyan alegori ve metaforlardır. 

Devrimler, ütopya fabrikalarıdır. Fransız Devrimi, insanlığa “yeniden hayat vermeyi” amaçladı ve bütün bir 19. yüzyıl, ideal toplumsal düzeni kurma doğrultusundaki ütopik tasarımlarla dolup taştı: bu, bütünlüklü özgürlük ve insan ile doğa arasındaki kusursuz harmoniyi (Fourier) içeren en bonkör fantezilerden, rasyonelleştirilmiş disiplin sistemi (Cabet) şeklindeki en korkunç fikirlere uzanan bir kapsamdadır. Fransız Devrimi, 19. yüzyılın başından sonuna dek ilerleme fikrini ateşledi ve Haiti Devrimi, kölelerin ve sömürgeleştirilmiş halkların yeni bir kendini özgürleştirme çağını ilan etti. Rus Devrimi ile ütopyalar “hem gerekli hem mümkün” hale geldi; dünyayı değiştirmenin, günün görevi haline geldiği hissini yaydı. 1920’ler boyunca Rusya’da, bütünlüklü özgürlük, evrensel kardeşlik ve eşitlik hayalleri, “ölümsüzlük” gibi çılgın fikirlerle, “yeni insan” yaratma, bilim ve teknoloji vasıtasıyla gezegeni yeniden şekillendirme gibi tehlikeli projelerle birleştirildi. Bu garip ve büyüleyici karmaşıklık,  ne idealize edilmeyi ne damgalanmayı hak eder; eleştirel olarak anlaşılmasını gerektirir.

– Bu kitapta ortaya koyduğunuz ve analiz ettiğiniz devrimler arasında nedensellik bağları var mıdır? Devrimlerin azmettiricileri geçmişten nasıl faydalanır?

Kitabımın amaçlarından biri, devrimlerin determinist nedensellikler aracılığıyla açıklanamayacağını göstermek. Tabii ki bütün tarihsel olaylar gibi birçok temek dayanakları, devrim süreci tükendiğinde ve nihayete erdiğinde netlik kazanan çok sayıda “nedenleri” vardır. Bu tarihçilerin görevidir, fakat nedenleri saptamanın, onu açıklamak değil, karmaşık ve türlü türlü görünüşü aydınlatmak anlamına geldiğinin farkında olmalılar. Devrimler, öncüllerini aşar ve geleceği keşfeder; öngörülemezlerdir, genellikle beklenmezler ve sonuçlarını önceden bilemezler. Dinamiklerinin ve sonuçlarının, “sebeplerinin” içinde barınacağını düşünmek saf ve basite indirgenmiş bir tarihsel erekselciliktir (bkz. Teleoloji; ç.n.).

– “Devrim: Bir Entelektüel Tarih”, yayıncının “sorunlu şimdimiz” şeklinde tanımladığı şeye nasıl bir umut sunuyor?

Benim alanım entelektüel tarih ve kitabım, gelecek için bir reçete sunma iddiasında değil. Bu benim görevim değil. Bununla birlikte, bir yurttaş ve kendini adamış bir tarihçi olarak, “sorunlu şimdimiz”e kayıtsız kalamam ve kitabım –bu tüm tarih kitapları için geçerlidir- sadece geçmişi anlama değil, yaşadığımız dünyayı da anlama çabasına ortak oluyor.

Devrimi, günümüze belirli bir yaklaşıma işaret eden, tarihsel yorumlamanın anahtar kategorisi olarak yeniden sunmak istiyorum. Devrim sadece geçmişe ait değildir; Arap ülkelerindekiler ve neredeyse bütün kıtalarda ortaya çıkan küresel değişim talepli hareketler başta olmak üzere 21. yüzyıl şimdiden devrimler tecrübe etti. Devrimler başarısız oldular ya da yenildiler ve tarihçiler, trajik sonuçlarının nedenlerini soruşturmalılar, ancak tarihçiler aynı zamanda gizil güçlerini, dönüm noktalarını, belirgin çekişmelerini ve aktörlerini parçalayan açmazlarını da soruşturmalılar. Devrimler, ana akım betimlemelerde görünen ön yüzünden ötede, kolektif hafızanın gizli yanlarının içinden geçerler: bilim insanlarının, kendi zamanlarının tarihsel bilinçdışını sorgulamaları gerekmez mi?

https://as.cornell.edu/news/new-history-revolution-offers-hope-our-troubled-present adresinde yayımlanan ve Kate Blackwood tarafından gerçekleştirilen söyleşiden çevrilmiştir.

Çeviri: Gerçeğin Günlüğü

Görsel: Medusa’nın Salı, Theodore Gericault, 1818-1819