Geçtiğimiz haftalarda, Kudüs’teki Filistinliler, İsrail hükümetinin ve aşırılık yanlısı yerleşimci örgütlerin ancak etnik temizlik olarak adlandırılabilecek bir politika olan, onları kovma ve yerlerine Yahudi yerleşimcileri yerleştirme girişimlerine karşı, temel haklarını – birkaç nesil boyunca kendi ailelerine ait olan kendi evlerinde yaşama hakkını – savunmak için toplu halde seferber oldu.
Müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayının sonuna yaklaşırken 7 Mayıs Cuma günü özellikle El Aksa yerleşkesine düzenlenen saldırı ile hayata geçirilen şiddetli bir sömürgeci baskıyla karşı karşıya kaldılar.
10 Mayıs’tan bu yana, İsrail ordusu, Kudüs’teki Filistinlilerle dayanışma gösterilerine ve roket saldırılarına misilleme olarak Gazze şeridine karşı şiddetli bir bombalama saldırısı yürütüyor.
Kudüs ve diğer karma şehirlerde, polis ve İsrail Savunma Kuvvetlerinin uyguladığı şiddetin yanı sıra, aşırı sağ Yahudi gruplar Araplara sokaklarda saldırdı. Sadece Kudüs’te bile yüzlerce Filistinli yaralandı ve düzinelercesi tutuklandı.
Bu şiddetin sonucunda Gazze’de 83 kişi (16 çocuk), Batı Şeria’da ise 3 kişi yaşamını yitirdi. 7 İsrailli de öldürüldü.
Batılı haber kaynakları Gazze’den yapılan roket saldırılarına odaklanıyorken, İsrail başbakanı Netanyahu ve diğer politikacılar “sükûnet” çağrısında bulunurken, Biden “İsrail kendini savunma hakkına sahiptir” diyor ve 10 Mayıs öncesindeki duruma geri dönülmesi çağrısında bulunuyor, sanki 10 Mayıs öncesindeki durum kabul edilebilir bir durummuş gibi. İsrail’in sömürgeci politikasına yönelik neredeyse duyulamayacak bir sesle yapılan eleştiriler, “uluslararası toplumun” bu tutumunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor – Söz konusu “uluslararası toplum” bölgedeki statükoyu korumak için İsrail’i destekleyeceklerdir.
Bu sömürgeci saldırganlık koşullarında hiçbir şekilde sükûnet olamaz. Şiddette “eşit sorumluluk” söz konusu olamaz. Yerleşimci sömürge devleti İsrail bir çeşit apartayd ve etnik temizlik uyguluyor ve Filistinliler tüm demokratik ve ulusal haklardan mahrum bırakılıyor. Filistinlilerin tüm hakları tanınmadan “adil bir çözüm” olamaz.
Filistinlilerle dünya çapındaki dayanışma ifadeleri – yaygın sokak gösterileri, Şili’den İskoçya’ya futbol stadyumlarında yapılan gösteriler – güçlendirilmeli ve İsrail’i suçlarından sorumlu tutmak için sürekli, güçlü bir hareket haline gelmelidir.
İsrail’e yaptırım uygulamak için güçlendirilmesi ve geliştirilmesi gereken BDS (Boykot-Yatırımların geri çekilmesi -Yaptırım) kampanyasının anlamı budur.
İsrail devletine yönelik destekler durdurulsun!
Sivil ve askeri işgale son!
Eşit demokratik ve ulusal haklar!
Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı ve dönüş hakkı tanınsın!
IV. Enternasyonal Siyasi Bürosu
Çeviri: D. Ateş
Görsel: Abdel Kareem Hana/Associated Press