İmdat Freni

Virüs Üretim ve Dağıtım Yeri Olarak Bankalar

Gerçek nedir, doğru nedir?


Gerçek şu: bir pandemi var. Korkutucu boyutta. Şimdiye kadar ortaya çıkan bilimsel doğru sosyal izolasyon. Yöntem: devlet aracılığıyla kamusal destek. Bu olmayınca olacak sonuç: artan ölü sayısı, hasta sayısı ve sağlık çalışanlarına yüklenecek anormal yük.

Yaşadığımız ülkede yapılan şey sadece erteleme değil, vaka sayısı artışına etki etmesi kesin her şeyin normal gittiği algısına yönelik bir illüzyon yaratmak. Bu noktada gelelim olayın bireysel noktasına. Bankada çalışıyorum. Hükümetin salgın sonrası aldığı sözüm ona önlemlerin tek odağı. Promosyon ödeyelim, bayram ikramiyelerini şimdi ödeyelim, esnafa destek olalım, kredileri erteleyelim (ama faiziyle), konut kredisi kullandırım oranını yüzde 90’a çıkaralım. Ne güzel değil mi, bu arada 65 yaş üzeri sokağa çıkmasın, ama banka çalışanlarına bu kişilerin işlemlerinin yapılmasına ilişkin talimat verilsin.    

Kimi kimden koruyorsunuz? Banka çalışanlarının o insanlar için riskli olduğu açık değil mi? Bankacıları düşünmüyorsunuz tamam da diğerlerini? Bankacılara bir de vicdan azabı hissettirmekte bir beis yok. Çocuğumu ve eşimi kendimden korumak için kayınvalidemin evine gönderdim. Ya çocuğunun bakımı için kimseden yardım alma imkânı olmayan, aynı zamanda yaşlı ve hasta yakınlarına bakmak zorunda kalan çalışanlar ne olacak!

Bankacılık temel ihtiyaç mıdır? Ekmek midir, su mudur, ev midir? Banka çalışanlarında bile bankacılığın temel insani ihtiyaçların karşılanması açısından zaruri, vazgeçilemez bir iş olduğu algısının olması neoliberalizmin büyük başarısı değil midir? Pınar Öğünç’ün Duvar Gazetesi’nde yayımlanan 28 Mart 2020 tarihli yazında yer verdiği, isyanına sonuna kadar katıldığım bir banka çalışanı bankaların kapanmasının mümkün olmadığını vurguluyor. Ben bunu toplumsal tahayyülümüzün sınırlarını belirleyen, kendi doğrusunu-vazgeçilemezini insanlığın vazgeçilemezi gibi sunan egemenlerin mantığı olarak görüyorum.  Bankalar belirli bir süre kapalı tutulabilir, kamulaştırılabilir, halkın hizmetinde kurumlara dönüştürülebilir! Banka çalışanları da sendikalı, güvenceli, daha insani iş ortamlarında çalışabilir.

Kapanmış işyerleri varken çek senet ödemesinin olamayacağı açıktır. Maaş alamayan işçi kira da ödeyemez kredi kartı borcunu da. Bu ve buna benzer kapitalizmin icatlarının aracısı banka da gereksizdir aslında. Ama insanları ölümle burun buruna gelmişken bile borçlandırmaya ve tüketmeye zorlayan finansal sermaye ve ona göbekten bağlı despotik rejimlerin olmazsa olmazıdır bankacılık. Yangında her zaman halk değil ilk onların kurtarılması boşuna değildir.  

Böylesi büyük bir salgında bile hala sanki insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması için bankaların çalışması şartmış gibi davranılıyor. Sanki gıda üretip dağıtıyormuş, hasta tedavi ediyormuş, çöpleri topluyormuş gibi! Bütün bu saçmalıklar için banka çalışanları adeta sistem doktoru gibi sokağa salınmakta. Virüs pozitif olanların tespit edilmesi halinde çalışanların zorunlu izne tutulmaları bile aslında işlerin devam etmesi için. Alınan ekonomik “tedbirlerle her gün on binlerce insanın banka şubelerine koşturulmasının, banka çalışanlarının nefessiz çalıştırılmasının başka hiçbir gerekçesi yok. Korona günlerinde bir kez daha açığa çıktı ki, önemli olan halkın sağlığı ve esenliği değil virüs üreten ve dağıtan bu sistemin devam etmesi.

Bir Banka Çalışanı