Hrant Dink, yazdığı yazılar çarpıtılarak medya-devlet işbirliğiyle hedef gösterilmiş, mesnetsiz iddialardan yola çıkılarak açılmış davalarla halkın gözünde itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştı. Bu süreçte aldığı sayısız tehditler için yaptığı şikayetler sonuçsuz kalmış, bu tehditler için son yazısında kendini güvercin tedirginliğinde resmetmişti: “Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik. Tıpkı bir güvercin gibiyim… Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli… Ve anında dönecek denli de süratli.” Ve bu tehditlere rağmen gitmeyeceğini ifade edip şöyle bitiriyordu yazıyı: “Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.”
19 Ocak’ta güvercin tedirginliğinde yaşayan bir gazeteciyi, bir Ermeni gazeteciyi katlettiler. Hrant aramızdan ayrılalı 13 yıl geçti.
Hrant Dink Davası Süreci
20 Nisan 2007’de tetikçi Ogün Samast ve azmettiriciler hakkında “tasarlayarak öldürmek” suçundan dava açıldı.
Daha sonra düzenlenen ek iddianamelerle sanık sayısı 20 oldu ancak Ogün Samast, cinayeti işlediği tarihte 17 yaşında olduğu için yargılaması çocuk mahkemesinde yapılmak üzere dava dosyası ayrıldı. Yargılamanın sonucunda Ogün Samast, “tasarlayarak öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından 21 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Azmettiriciler Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de içinde bulunduğu sanıkların yargılaması İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yapıldı ancak bu yargılamaya ihmali olan kamu görevlileri dahil edilmedi.
Oysa soruşturma ve dava aşamalarında kamu görevlilerin bilgisinin olduğu ortaya çıkmıştı. 15 Şubat 2006’da “Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceği” bilgisinin Trabzon İstihbarat Şubesi polisleri tarafından kayıt altına alındığı ve bu bilginin 17 Şubat 2006 tarihinde Ankara Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı ve İstanbul Emniyet İstihbarat Şubesine gönderildiği öğrenildi.
Kamu görevlilerinin soruşturulmasına izin verilmemesi nedeniyle Dink ailesinin avukatlarının yaptığı başvuruyu değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Eylül 2010’da devlet görevlilerinin Hrant Dink’in yaşamına yönelik bir tehlike bulunduğunu bilmelerine rağmen cinayeti engellemek üzere eyleme geçmediklerini ve bu kişiler hakkında etkin bir soruşturma yürütülmediğini karara bağladı.
17 Ocak 2012’de yargılaması yapılan 19 sanık hakkında hükmü açıklayan mahkeme Yasin Hayal’in müebbet hapsine, Erhan Tuncel’in ise beraatına karar verdi. Ayrıca bu kararda “örgüt yok” denildi.
13 Mayıs 2013’te Yargıtay “örgüt yok” kararını bozarak “terör örgütü yok ama suç işlemek için oluşturulan bir örgütün varlığı söz konusu” dedi.
Yargıtay’ın bu kararı üzerine dava yeniden görülmeye başlandı. Mahkeme 30 Ekim 2014’te Yargıtay’ın bozma kararına uyulması yönünde karar verdi.
“Dördüncü Yargı Paketi” adı verilen değişiklikle beraber AİHM tarafından etkin soruşturma yürütülmediğine karar verilen davalarda soruşturma açılması mümkün oldu. Bu değişiklikle Temmuz 2013’te Dink ailesi avukatları Trabzon Emniyet, Jandarma, İstanbul Valilik ve Emniyet görevlileri hakkında soruşturma açılması için başvuruda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İstanbul’daki emniyet görevlileri hakkında soruşturma izninin İstanbul Valiliğince karara bağlanmasını istedi. Valilik soruşturmaya izin vermedi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesince Dink ailesinin bu karara yönelik yapmış olduğu itiraz reddedildi. Bu kararlar üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma izni istenenler hakkında takipsizlik kararı verdi.
Dink ailesi avukatları soruşturma izni verilmemesi yönündeki kararlara karşı Anayasa Mahkemesine başvurdular. 21 Mayıs 2014’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki karar kaldırıldı. 17 Temmuz 2014 tarihinde ise Anayasa Mahkemesince oluşturulan ihlal kararında İstanbul Valilik ile Bölge İdare Mahkemesi kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu yönünde karar verildi.
1 Temmuz 2014 tarihinde HSYK kurulu tarafından Trabzon Emniyet ve Jandarma tarafından savcılık makamınca soruşturulma yürütülmesine yönelik karar oluşturuldu.
13 Ocak 2015’te yürütülen soruşturma kapsamında dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi görevlisi polis memurları Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu tutuklandı.
18 Ocak 2015’te dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi görevlisi Ercan Demir tutuklandı.
6 Mart 2015’te dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, 28 Mayıs’ta Emniyet İstihbarat Dairesi C Şubeden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer tutuklandı.
Savcılık tarafından 25 kamu görevlisi hakkındaki ilk iddianame hazırlandı. Kamu görevlilerinin ihmallerine ilişkin hazırlanan iddianamede, savcılık Fethullah Gülen Cemaatinin cinayeti bütün ayrıntılarıyla bildiğini iddianameye ekledi ve ‘yol verilen cinayet’ olarak tanımladı.
Kasım 2015’te, jandarmanın olay yerinde olduğuna dair kanıtlar savcılık dosyasına girdi. Jandarmanın ihmali olduğu iddiaları ortaya atıldı. Ancak konuyla ilgili olarak kimse ifade vermeye çağırılmadı.
Savcı Gökalp Kökçü tarafından sunulan ancak başsavcılık tarafından reddedilen iddianame savcının tekrar sunması ve ısrarıyla 4 Aralık 2015’te kabul edildi. Ancak Savcı Gökalp Kökçü, Dink cinayeti soruşturmasından alındı.
Nisan 2016’da kamu görevlileri hakkındaki yargılamaya başlandı. Kamu görevlileri hakkındaki dosya ile cinayetle ilgili ana dava birleştirildi.
15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi sonrasında Savcı Gökalp Kökçü dosyaya yeniden atandı. Bu atamadan sonra dosyaya Fethullah Gülen ve Zekeriya Öz de eklendi.
Soruşturma yürütülürken Jandarma’ya yönelik operasyon başlatıldı. Dosyada ismi geçen jandarma görevlilerinden birkaçı darbe girişimine katıldıkları gerekçesiyle tutuklandı. Darbe girişimi sonrası ise Dink cinayetiyle ilgisi olduğu konusunda 30’u aşkın jandarma görevlisi gözaltına alırken 15 ‘e yakın jandarma görevlisi ise tutuklandı.
Birleştirilen dosyayla beraber sanık sayısı 85’e yükseldi. Eski Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç hakkında hazırlanan iddianameyle cinayetin “FETÖ/PDY”nin “araç suçu” olduğu iddia makamınca eklendi.
4’ü tutuklu 10’u firari 85 sanıklı dava halen sürüyor. Şu aşamada tanıklar dinleniyor. Bir sonraki celse 18 Şubat’ta. Cinayetin üzerinden geçen 13 yıla rağmen Dink’in vurulması emrini kimin verdiği halen bilinmiyor.
Bu cinayetin aydınlatılması Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin’in de dediği gibi ülkenin aydınlatılması demek. 13 yıl utanmak için geç değil!
Derleyen: Gizem Karaköçek