Geçtiğimiz günlerde İngiltere kaynaklı bir haber ülkemizde de ciddi yankı buldu. Hatta bunun üzerine çeşitli bakanlar istifa etti, sorumlular hakkında soruşturmalar açıldı demek isterdim fakat AKP dönemindeyiz, ne yazık. Konumuz, geçtiğimiz yıl İngiltere’nin Türkiye’ye yolladığı 210 bin ton plastik atık ve akıbetinin bilinmemesi. Ta ki AFP muhabirleri çöplerin akıbetini araştırırken bunların Adana’da vahşi bir biçimde doğaya atıldığını keşfedene kadar. Bu olay İngiltere’de Başbakan Boris Johnson’a kadar varan ciddi eleştiri ve soruşturmalara sebep olurken, Türkiye’de sorumlu iktidar ve Çevre Bakanı alışageldiğimiz bir şekilde sessizliğini uzun bir süre korudu. Gelin Türkiye ve Batı açısından neler olduğuna, ne yapabileceğimize bakalım.
AKP çöp sorununu inkâr ediyor
Doğaya veya sahil kesimine gittiğimizde hepimiz yerlere saçılmış çöplerden veya denizin kirliliğinden yakınırız. Bu aslında devletin ve iktidarın çevreye ve çöp sorununa bakışının net bir özeti. Çevrenin kirletilmesi çok ciddi bir sorun haline gelinceye kadar görmezden geliniyor veya bireysel bir sorunmuş gibi gösteriliyor. 2018 yılında TÜİK’in yayımladığı atık raporunda, belediyeler tarafından 32 milyon 209 bin ton atık toplandığı açıklandı. Yani kişi başı günlük 1,16 kg atık. Fakat bu atığın sadece yüzde 12,3’ü geri kazandırılıyor, geri kalanı ya depolanıyor ya belediye çöplüğüne atılıyor ya da yakılıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise İngiltere ifşasından sonra başta Türkiye’nin çöp ithalatını yapmadığını iddia ederken, sonra plastik çöplerde yoğun olarak kullanılan etilen polimerin yasaklandığını duyurdu. Bu aslında halkın nasıl kandırıldığına net bir örnek.
Daha çok plastik için
Türkiye Avrupa’nın 2. büyük plastik üreticisi. Türkiye sadece 2019 yılında 9,46 milyon ton plastik üretti, fakat bunun 1,830 milyon tonu geri dönüşümle üretildi. Yani her sene yaklaşık 7,5 milyon ton plastik atık fazlası veriyoruz. Ayrıca plastik üretimi için de hammadde sıkıntısı çekmekteyiz. Hem katı atık ayrıştırmanın maliyetli olması hem de döviz kurundan ötürü atık ithal etmenin avantajlı hale gelmesinden dolayı, Türkiye kontrolsüz bir biçimde Avrupa’nın baş çöp ithalatçısı haline geldi. Peki iktidar bunlara neden olurken, Avrupa ve İngiltere’nin hiç mi suçu yok?
Batı’nın ikiyüzlülüğü
Aslında Avrupa ve İngiltere çöp ve atıklarını uzun süredir başka ülkelere yolluyor. Çin 2018 yılına kadar plastik atık ithalatında birinciydi, fakat çevresel kirlenmeleri bahane göstererek bundan vazgeçti. Onun yerini bir süre Güney Asya ülkeleri devralmaya çalışsa da aynı sorunu gerekçe göstererek caydılar. Yukarıda belirttiğim gerekçelerden dolayı Türkiye bu atıklar için cennet haline geldi ve sadece bir senede 600 bin ton plastik geri dönüşüm adı altında ülkemize sokuldu. Nasıl takip edildikleri ise muamma. Buradaki ikiyüzlü kısım ise, Almanya’nın veya diğer batılı ülkelerin neredeyse yüzde 50’ye yakın plastik ayrıştırması yapmasına rağmen, plastiklerin nasıl geri kazanıldığını takip etmemesi. Yani “bizden uzak olsun da ne olursa olsun” anlayışı var.
Ne yapmalı?
Akdeniz’i en çok kirleten ülkelerden biriyiz. Türkiye’de tutulan balıkların yüzde 44’ünün midesinde tek kullanımlık polimere, hatta çiftlik üretimi olmayan midyelerin tamamında plastik izine rastlanmış durumda. Çöp dağlarından beton şehirlere hatta atık dolu nehirlere ve denizlere, neoliberal politikalar ve bunu uygulayan AKP iktidarı sebep oluyor. Bunca kötülüğe rağmen ne yapılabilir? Öncelikle plastik ve türevi atıkların ithali durdurulmalı. Geri dönüştürülemez ve doğaya zararlı madde üretiminden vazgeçilmeli. Vahşi atık toplama merkezleri kapatılmalı. Geri dönüşüm merkezleri denetlenmeli. Geri dönüştürülmüş atıkların kullanımı teşvik edilmeli. Atıklarını doğaya atan kurum ve kişilere ağır cezalar verilmeli. İvedilikle adım atılmadığı her an doğa tahribatı geri döndürülemez boyuta gelecek ve bugün Marmara Denizi’nde olan, yarın tüm ülke çapında gerçekleşecek.
Kaynak: Gazete Nisan