İmdat Freni

Kıbrıs’ın Kuzeyinde Seçimlerin Ardından – Hasan Yıkıcı

Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomik krizin, yükselen enflasyonun (Kıbrıs’ın kuzeyinde 2021 resmi enflasyonu %46.09 olarak açıklandı) ve TL’nin aşırı değersizleşmesinin damgasını vurduğu koşullarda genel seçimler yaşandı. Her seçimin gündeminde olan Kıbrıs Sorunu bu dönem ilk kez neredeyse hiç konuşulmadı. Tüm bir seçim sürecinin merkezini ekonomik kriz kapsadı. Bunun yanında artık varoluşsal bir soruna dönüşen Kıbrıslı Türklerin gelecek kaygısı, belirsizlik ve rejimden duyulan rahatsızlık da özellikle sol seçmenin kararlarında belirleyici oldu.

Seçim sonuçlarında merkez sağ parti UBP %39.54 oy alırken, geleneksel olarak merkez sol olan fakat kendisini ve siyasetini uzunca bir süredir merkezin de merkezinde yoğunlaştıran CTP %32.04 oy aldı. Sırasıyla birer sağ parti olan DP yüzde 7.41, HP yüzde 6.68 ve YDP yüzde 6.39 oy aldılar. Önceki cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın partisi sosyal demokrat TDP ise trajik bir sonuçla yüzleşti. Ocak 2018 seçiminde oyların yüzde 8.65’ini alarak Meclis’te 3 milletvekili ile temsiliyet kazanan TDP ise bu seçimde 4.42 oranında oy alarak baraj altı kaldı, Meclis’e milletvekili gönderemedi. (KKTC’de seçim barajı %5’tir) Öte yandan ilk kez seçimlere katılan sosyalist/devrimci Bağımsızlık Yolu ise çok kısıtlı bir maddi imkân ve potansiyel ile oyların %1.96’sını almayı başardı. Seçimlere katılım ise KKTC tarihinin en düşük seviyesinde, %57’de kaldı.  Henüz netleşmese de önümüzdeki günlerde 2’li ya da 3’li bir sağ koalisyon hükümeti oluşturulacak.

Bu tablo çerçevesinde seçimlere dair şunları ifade edebiliriz:  

  • Geçtiğimiz yıl Türkiye iktidarının, AKP-MHP’nin açık desteği ve müdahalesi ile sağ aday Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması, özellikle sol kesimlerin üzerinde bir karamsarlık dalgası yaratmıştı. Genel seçimler sürecinde bu dalga sandığa gitmeme veya seçimleri boykot etme şekilde kendisini gösterdi. Sosyal medyadan örgütlenmeye çalışan ve kendi içlerinde politik bir birlik teşkil etmeyen, herhangi bir politik programı olmayan ve kendi içlerinde çeşitlilik gösteren bu kesim rejime, seçimlere, siyasi partilere yönelik besledikleri güvensizliği yansıttılar. Net bir rakamla ifade etmek mümkün olmasa da sandığa gitmeme çağrılarının seçime katılım oranı üzerinde etkisi olduğu bariz bir gerçek.  
  • Merkez (sol) parti CTP, önceki seçime göre oylarını %32.04’e yükselterek ciddi bir başarı elde etti. CTP önceki seçimde %20.95 oranında oy almıştı. CTP’nin oylarını yükseltmesinde birkaç faktör etkili oldu. Bunlardan ilki CTP’nin uzunca bir süredir kendisini merkezin de merkezinde konumlandırması, makul bir siyasal söylem ile karşıtlıklar üzerinden muhalefetten kaçınarak politika üretmesi oldu. Bu politik tutum özellikle merkez dışındaki sol kesimlerden, hatta zaman zaman parti tabanından da tepki çekse de kendisine ‘güvenli bir yer’ arayan genel seçmen için cazip bir tutum olarak kabul gördü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan kültürel kutuplaşmanın yarattığı gerilimin kurucu bir yere evrilmemesi, sönmesi ve yenilgiyle sonuçlanmasının yarattığı kitlesel halet-i ruhiye, her türlü karşıtlıktan ve gerilimden uzak duran CTP liderliğinin etrafında toplandı.
    CTP’nin oylarını yükseltmesinin en önemli nedenlerinden biri de 2018’de %17.07 oranında oy alan Halkın Partisi’nden bu seçimde 10 bin dolayında oyunu kaybetmiş olması. Bu oyun büyük bir çoğunluğu CTP’ye, bir miktarının ise UBP’ye kaydığı düşünülüyor. Dolayısıyla CTP’nin ‘gezen oyları’ ciddi miktarda kendisine çekebildiğini de ifade edebiliriz. Aynı zamanda ciddi bir liderlik krizi yaşayan ve baraj altı kalan TDP’den de CTP’ye bir miktar oy kaydığını belirtmek gerekmekte. CTP, bugün meclis içerisinde merkez (sol) ve federasyon yanlısı tek parti olarak muhalefet yürütecek.
  • Diğer yandan ekonomik krize, TL’nin aşırı değer kaybetmesine, demokratik sıkıntılara rağmen sağ parti UBP oyların ezici çoğunluğunu almayı başardı. Sağ partilerin aldığı oylar ve Meclis’teki temsiliyetleri, oluşacak olan sağ koalisyon hükümeti önümüzdeki dönemde hem ekonomik hem de demokratik haklar ve özgürlükler bakımından yaşanabilecek muhafazakâr dalganın sinyallerini vermekte. Dünyanın birçok ülkesinde gelişen enflasyonist eğilim ve TL’nin aşırı değersizleşmesini de hesaba katacak olursak, önümüzdeki dönem hem meclis içi hem de meclis dışı muhalefet açısından zorlu bir dönem olacak.
  • Seçimlerde dikkatleri üzerlerine çeken bir kesim de Bağımsızlık Yolu oldu. İlk kez seçime giren sosyalist/devrimci parti Bağımsızlık Yolu, özel sektörde sendikalaşma, servet vergisi ve asgari ücretin en düşük kamu maaşına sabitlenmesi gibi talepleri ve emekçilerden yana sınıfsal içeriği olan seçim programı ile seçime katılan diğer partiler ile ayrışmayı ve ilgi çekmeyi başardılar. “İktidara değil muhalefete talibiz” sloganı ile ilk kez seçime giren bu parti, 1.96 oranında bir oy alarak meclis dışı muhalefet içindeki konumunu güçlendirdi. Ayrıca ekonomik kriz koşullarında Bağımsızlık Yolu’nun yürüttüğü sınıf siyasetinin toplumun genelinden ve medyadan beklenenin üzerinde ilgi gördüğü de gözlemlendi.

Kıbrıs’ın kuzeyinde hem meclis içi hem de meclis dışı muhalefetin ciddi sorunlar ve krizlerle karşılaşacağı bir döneme girdik. Rejim ile hesaplaşmaktan ve emekçilerden yana sınıfsal tutum almaktan kaçınan merkez muhalif siyasetlerin dışında, sosyalist ve sınıfsal bir muhalefet hattının inşası yönünde hem potansiyellerin hem de çıkmazların gelişeceği önümüzdeki dönemin nelere gebe olacağını göreceğiz. Kıbrıs’ın kuzeyinde, meclis ve merkez muhalif partilerin dışında iki tarz-ı muhalefetin olduğunu ifade edebiliriz. Bunlardan ilkini Türkiye’nin müdahaleleri ve asimilasyon, Türkleştirme, sunnileştirme, Kıbrıs Türklerinin kurumlarının parçalanması gibi sistemden kaynaklı uygulamalarla depreşen kimliğe, Kıbrıslılığa ve yaşam tarzına vurgu yapan, buralardan doğan kaygı, endişe ve korku ile hareket eden “kültürelci” veya benim ifade etmekten hoşlandığım “folklorik sol” olarak tanımlayabiliriz. Diğerini ise tüm bu kaygıları kabul ederek ve rejimin karakterine karşı da mücadele etmeyi önüne koyarak, sınıfsal olana, emeğin haklarına ve örgütlenmesine vurgu yapan sosyalist sol olarak ifade edebiliriz. Önümüzdeki dönem aynı zamanda bu iki eğilimin hangi noktalarda ortaklaşıp hangi noktalarda ayrışacaklarını, aynı zamanda nasıl bir inşa süreçlerine girişeceklerini de gösterecek.