İmdat Freni

Karabağ: Asi bir cumhuriyetin ölümü

VİCKEN CHETERİAN

19 Eylül günü öğle saatlerinde Azerbaycan Ordusu, resmî düzeyde tanınmayan, asi cumhuriyet Karabağ’a, ortada hiçbir tahrik yokken, Ermeni askerlerin bulunduğu cephe hattının her noktasından çok büyük bir saldırı başlattı. Türkiye ve İsrail yapımı insansız hava araçları Karabağ hava savunmasına saldırdı, topçu mevzilerine İsrail yapımı LORA balistik füzeleri fırlatıldı, sonra da Azeri güçleri ilerleyip Karabağ’ın iç kısımlarındaki yolları keserek şehirleri ve köyleri tecrit etti. Bir gün süren yoğun çarpışmaların ardından, bölgeye yerleştirilmiş Rus ‘barış gücü’nün arabuluculuğunda yapılan anlaşmayla, Karabağ yönetimi koşulsuz olarak teslim olmayı kabul etti. 

Azerbaycan bu saldırıya uzun süredir hazırlanıyordu. 12 Eylül 2022’de, Karabağ’ı Ermenistan’a, dolayısıyla dış dünyaya bağlayan tek yolu keserek bölgeyi kuşatma altına almıştı. Hâlen devam eden bu ablukayı başlangıçta, aslında İlham Aliyev hükümetinin görevlendirdiği kişiler olan ‘çevre aktivistleri’ yürütüyordu. Rus ‘barış gücü’, en önemli görevlerinden biri Laçin Koridoru’ndan geçişlerin güvenliğini sağlamak olduğu hâlde müdahale etmeyince, Azerbaycan kuşatmayı sıkılaştırdı ve nihayet bölgeyi dış dünyadan tamamen kopardı. Bunun sonucunda bölge, 120 bin kişilik nüfusuyla açlık sınırına geldi; hastalar ve yaralılar için gereken ilaçlardan, ısıtma, ambulanslar ve askerî araçlar için ihtiyaç duyulan yakıttan mahrum kaldı. 

Ardından Azerbaycan bir kez daha İsrail’den silah ithal etmeye başladı, ki bu genellikle büyük bir askerî tırmanışın habercisidir. Bir habere göre (Haaretz, 13 Eylül) İsrail Azerbaycan’a Mart ayından bu yana, beşi Eylül ayının ilk yarısında olmak üzere 11 İlyuşin IL-16 dolusu silah gönderdi. Bu nakliye uçaklarının kapasitesi 40 ton. Azerbaycan Eylül başında Karabağ’ın etrafına ve Ermenistan sınırına asker yığmaya da başlamıştı. 

Savaş önce ilan edildi, sonra da senaryoya göre uygulamaya kondu. İlham Aliyev hiçbir zaman müzakere yoluyla barış istemedi; hep savaş istedi.

Soğuk ve uzun kış yaklaşırken
Karabağ’ın, Ermenicesiyle ‘Artsakh’ın dağlarında geceler soğuk olur. Kalabalık düşmanlarımız kapımıza dayandığında dostlarımız kayıplara karıştı.

Türkiye ve sunduğu muazzam askerî destek hesaba katılmadan, Azerbaycan’ın saldırganlığının anlaşılması güç olur. 2020’deki savaşta Türk askerleri doğrudan yer almıştı; Türkiye’nin cumhurbaşkanı Erdoğan bu kez de Azerbaycan’ın saldırılarını desteklediğini gizlemedi. Türkiye’nin, Ermenistan’a otuz yıldır ambargo uyguluyor olması, soykırımdan kurtuldukları için Ermenileri affetmediğini düşündürüyor insana.

Azerbaycan askerleri saldırırken Rus ‘barış gücü’ görmezden geldi. Rusya’nın liderleri, propagandacılarına, son savaşı başlatan Azerbaycan’ın yerine Ermenistan’ı suçlamalarını emredecek kadar ileri gitti. Böyle dostları olanın düşmana ihtiyacı yoktur.

Avrupa Birliği (AB), bu kafası son derece karışık yapı, geçen yıl Azerbaycan’dan petrol ve gaz ithalatını artırarak bu ülkenin elini güçlendirdi. AB’nin Rus gazına alternatif arayışına girmesiyle, 2022 yılının Temmuz ayında, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen gaz ithalatını artırmak üzere Bakü’ye gitti. AB Azerbaycan’a daha da fazla petrodolar pompalamaya başladı; von der Leyen, AB ile Azerbaycan arasındaki “tüm ilişkileri ve iş birliklerini ele alırken”, Karabağ Ermenilerine yönelik olası etnik temizliği engellemeye dönük bir tane bile önkoşul ileri sürmedi. AB Putin’i, Ukrayna’yı işgal ettiği için cezalandırmak amacıyla Azerbaycan’a mali destek verdi. Karabağ’ın yok olması, reelpolitik çerçevesinde bir tali hasardan ibaretti.

ABD Başkanı Joe Biden, Osmanlı’nın 1915’te Ermenilere uyguladığı vahşeti, uzun süre tereddüt ettikten sonra, ‘soykırım’ olarak nitelendirdi. Bu olay 2021’de oldu, dolayısıyla herkesin hafızasında hâlâ canlı. Biden’ın İlham Aliyev’i karşılaşacağı yaptırımlar konusunda uyararak Karabağ’daki etnik temizliği önlemek için bol bol vakti ve fırsatı vardı. Yapmadı.
Soykırım mı? Evet. Ama görünen o ki “bir daha asla” sözü Ermenileri kapsamıyor. 

Uluslararası siyaset: Bugün ve her daim 
Ermenilerin birçok meziyeti var ama bunlar arasında siyaset becerisi bulunmuyor. Vatanseverlik sloganlarıyla dolu konuşmalar yapmayı siyaset sandılar. Ermeni aktivistler onlarca yıl ‘adalet’ aradı, soykırımdan sonra adalet mümkünmüş gibi… Ermeniler, siyaset oyununu kuralına göre, gerçek bir etki yaratacak, somut sonuç verecek şekilde oynamak yerine gerçeğin kabul edilmesi için, ‘tanıma’ için uğraştılar ve bunun sonucunda ‘sözler’ elde ettiler.

Ölümcül hata, Ermeni yetkililerin uluslararası siyasetteki değişimleri takip etmemeleriydi. Rusya’nın arabuluculuk edip uyuşmazlığı yatıştıracağına ve gerginliğin tırmanışını engelleyeceğine inandılar. Oysa Putin Rusyası, Yeltsin’in Rusya’sından farklıydı. Ermeniler, özellikle de Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya doğrudan müdahalesinin engellenmesi konusunda Rusya’ya bel bağladılar ve bunun, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki güç dengesi açısından bir güvence oluşturduğunu düşündüler. Yanıldılar. Azerbaycan 2020’de saldırıya geçtiğinde Türkiye Ordusu da işin içine girdi, Rusya ise 44 gün boyunca hiçbir şey yapmadı; bu, Karabağ güçlerinin ve Ermenistan Ordusu’nun büyük ölçüde yok edilmesi için yeterli bir süreydi. 

Ama insana en çok acı veren şey, Ermenistan’ın siyasi seçkinlerinin süregiden aczini görmek. Ermenistan siyaseti 2018’deki ‘Kadife Devrim’den bu yana, ‘devrimci’ yeni liderleri destekleyenler ile eski düzenin taraftarları arasında kutuplaşmış durumda. Ülke içindeki bu kavga, 2020 yılında siyasetçiler sınıfının yaklaşmakta olan fırtınayı görmesini engellemişti. Savaşın ve yenilginin ardından, ulusal birlik çağrısında bulunup, Karabağ’ı –ya da ondan geri kalanları– kurtarmak amacıyla asgari müşterekler çerçevesinde birlikte çalışmak için yeni bir fırsat doğdu. 

Her siyasetçi devlet adamı değildir. Yerevan’daki siyasetçi sınıfı, iktidarıyla, muhalefetiyle, kişisel bir hâl almış iç kavgalarına o kadar gömülmüşlerdi ki, bir vatanı kaybetmekte olduklarını fark etmediler.  

Küçük devletler, küçük uluslar yalnızca bir kez hata yaparlar. Ermenilerin tarihine bakıldığında tek bir hataya bile yer olmadığı, tek bir yenilginin bile ölümcül olabildiği görülüyor.
Azerbaycan 19 Eylül’de yaralı kartal Artsakh’a saldırdığında, Ermenistan bile yardıma gelmedi.

Ve şimdi, Karabağ nüfusunun tamamı Azerbaycan Ordusu’nun elinde rehine durumunda; Azerbaycan’ın hükümdarı İlham Aliyev, bu insanların zorla ‘entegre edileceklerini’ ilan ediyor. Bunu düşündüğümde zihnime toplama kampı görüntüleri üşüşüyor. Huzur içinde uyu, dağların savaşçısı. Cesaretin ve direngen vatanseverliğin, varlığını korumana yetmedi.

(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)