İmdat Freni

İmkânsız buluşma: Malcolm X’in mücadelesi, iktidarın aklı – Emre Tansu Keten

“Bana bir kapitalist gösterin, size kan emicinin kim olduğunu göstereyim” diyen Malcolm, İngiltere’deki Asyalılar gibi, Müslüman olmayan, ancak ırkçılığın muhatabı olan herkesle dayanışma göstermiştir. Irkçılığın kapitalizmle olan kan bağına vurgu yapan Malcolm, bu nedenle devlet için büyük bir tehlike arz etmeye başlamış, FBI’ın sıkı gözetiminde olmasına rağmen konuşma yaparken, kalabalık bir salonda katledilmiştir.

George Floyd’un ırkçı bir polis tarafından katledilmesinin ardından başlayan eylemler neredeyse ABD’nin tüm eyaletlerine yayıldı. Afrikalı kölelerin gemilere zorla doldurularak, ciddi bir kısmının henüz Atlantik’te hayatını kaybetmesine neden olan, uzun yolculuklar sonunda bu yeni kıtaya taşınmasıyla başlayan ırkçı zulüm tarihi, bu cinayetle birlikte kendisini capcanlı hissettirdi. Bu eylemler, baskı ve zulüm tarihinin hafızasıyla ilişkili bir şekilde bir öfke patlaması halini aldı.

Irkçılığa karşı sokağa çıkanlar dünyanın birçok yerinden vicdanlı insanlar tarafından desteklenirken, kendi siyasi çıkarlarına bir malzeme sağlamadığı sürece bu tür eylemlere ilgisiz olan AKP cenahı da, eylemler henüz dünyanın diğer ülkelerine yayılmadan, eylemlere destek sunan bir söylem geliştirdi. AKP’liler tarafından yazılan yazıların ve yapılan paylaşımların temel figürü ise Malcolm X oldu. Bu hafta iktidar mahfilinde yer alanların bu eylemlere yönelik tepkilerini ve Malcolm X’in, gerçekten yerli ve milli İslamcılar tarafından oturtulan yerde mi olduğunu tartışalım derim.

Hapishaneden liderliğe

Malcolm Little, 1925’te yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Anne ve babası, siyah özgürlük hareketinin efsanevi lideri Marcus Garvey’in örgütünde çalışan militan insanlardır. Bu nedenle Malcolm’un çocukluğu, ailesine yönelen Ku Klux Klan terörüyle geçer. Evleri yakılır, anne ve babası sürekli saldırıya uğrar. Ergenliğinin sonuna doğru Malcolm, Harlem’e gider. İlk dönem ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık gibi işlerle uğraşsa da, kısa süre sonra ABD kapitalizminin ürettiği suç çemberinin içerisinde bulur kendini, 19 yaşında hapse girer.

Hapishane’de, Wallace D. Fard tarafından kurulan İslam Milleti adlı örgütle tanışır ve dindar bir Müslüman olur. Dini kitapların yanı sıra dilbilim ve retorik üzerine çalışarak kendisini geliştirir. Köle sahiplerinin atalarına verdiği ismi reddetmek için Little soy ismini X ile değiştirir. Hapishaneden çıktığında kendisini tamamen İslam Milleti’nin faaliyetlerine adar. Söylev yeteneği ve karizmatik kişiliği ile kısa sürede örgütün lideri Elijah Muhammed’in sağ kolu olur. Özellikle 50’lilerin sonunda Malcolm X’in etkisi, Muhammed’i aşmaya başlar. Bu dönem bir ayrışma ortaya çıkar. Malcolm, daha sert ve daha politik bir mücadele hattını savunur ve vaaz ederken, Muhammed politikadan uzak durmaya çalışır, ırkçı şiddet karşısında artan radikalizmi dizginlemek için çabalar.

Malcolm otobiyografisinde bu dönemi şöyle anlatır: “Şu Müslümanlar sert konuşuyorlar, ama işin ucu Müslümanlara dokunmadıkça bir şey yapmıyorlar”. Kennedy suikastı sonrasında Muhammed yas ilan edip, örgüte sessizlik emri verirken, Malcolm, Kennedy’nin ettiğini bulduğunu demeye getirir ve örgüt tarafından ceza alır, bunun üzerine İslam Milleti’nden istifa eder. Yaklaşık bir yıl sonra ise, İslam Milleti üyeleri tarafından, FBI’ın ve polisin sistemli göz yummasıyla katledilir. Öldürüldüğünde 39 yaşındadır.

Özgün bir İslam anlayışı

Malcolm Little’ın Malcolm X olmasında İslam Milleti’nin ve İslam’ın rolü çok büyüktür. Ancak İslam Milleti’nin İslam anlayışı, “heretik” olarak tanımlanabilecek düzeyde, İslam’ın birçok mezhebinden tamamen farklıdır. Örgütün kurucusu Fard’ın ortaya koyduğu, ardından Muhammed’in geliştirdiği bu anlayışa göre, siyahlar Allah’ın seçkin kullarıdır ve beyazlardan üstündürler. Bazı kafir bilim adamlarının (Yakup) günahları sonucunda ortaya çıkan beyaz şeytanlara karşı mücadele eden siyah Müslümanlar, tamamen siyahlardan oluşan bir ülke kurmak zorundadırlar. Elijah Muhammed, sadece bir örgüt lideri değil, bir peygamberdir.

İslam’ın bu özgün yorumunun temel nedeni dinin hayattan çıkmasıdır. Siyahlar, beyaz egemenliğe karşı verdikleri mücadelede, dini alanı da dönüştürmüştür. Siyah İsa’nın keşfedildiği, Hıristiyanlığın benzer bir özgünlükle yorumlandığı siyah kiliselerden, Etiyopya İmparatoru Haile Selassie’nin (Ras Tafari) peygamber ilan edildiği, Hıristiyanlık ile Musevilikten birçok temayı aynı potada eriten Rastafaryanizme kadar birçok cemaat ya da başlı başına din, siyah mücadelesinin dinamikleri sonucu ortaya çıkmıştır. İslam Milleti de, beyaz ve sömürgeci güçlerle özdeşleşen Hıristiyanlığa karşı İslam’ın tercih edildiği, ancak siyah bir İslam’ın da icat edildiği bir örnektir.

Bizim yerli ve milli İslamcılarımızın anlatmayı sevdiği hikâye, Malcolm’un bu heretik İslam’a karşı Sünni İslam’ı savunduğu için örgütten ayrıldığı, sonrasında Hacca giderek ümmetin evladı olduğu yönündedir. Oysa, Malcolm’un örgütten ayrılmasının başat nedeni, radikal, şiddet kullanmaktan imtina etmeyen ve politik bir siyah hareketini savunması, Muhammed’in bunun karşısında durmasıdır. Yani ayrım dini değil politiktir.

Malcolm’un örgütten ayrıldıktan sonra Hacca gittiği bir gerçektir. Ancak bu tarihten itibaren Malcolm rotasını tamamen Afrika’ya yönlendirmiş, ümmetçilik değil Pan-Afrikanizm doğrultusunda politikasını şekillendirmiştir. İslam Milleti gibi güçlü bir örgütten ayrıldıktan sonra İslam içi bir arayışa girmek politik bir tercihtir. Malcolm, ayrılık sonrası kurduğu Müslüman Cami Hareketi’ni değil, bundan sonra kurduğu Afro-Amerikan Birlik örgütünü büyütmeye çalışmış, başta sivil haklar hareketi ve Marksist yapılar olmak üzere diğer hareketlerle işbirliği geliştirmiştir. Onun bu dönemini dini arayışları değil, politik arayışları belirlemiştir.

“Bana bir kapitalist gösterin, size kan emicinin kim olduğunu göstereyim” diyen Malcolm, İngiltere’deki Asyalılar gibi, Müslüman olmayan, ancak ırkçılığın muhatabı olan herkesle dayanışma göstermiştir. Irkçılığın kapitalizmle olan kan bağına vurgu yapan Malcolm, bu nedenle devlet için büyük bir tehlike arz etmeye başlamış, FBI’ın sıkı gözetiminde olmasına rağmen konuşma yaparken, kalabalık bir salonda katledilmiştir. Malcolm’un mirası da, ABD’de Sünni bir Müslüman hareketinde değil, Kara Panterler Partisi gibi radikal siyasi oluşumlarda cisimleşmiştir. KPP’nin militanlarından Mumia Ebu-Cemal’in dediği gibi, bu gençler kendilerini Marksist-Leninist ve Malcolmist olarak tanımlamıştır (Biz Özgürlük İstiyoruz, çev. Mehmet Harmancı, Agora Kitap, 2004, s.77).

Adalet, eşitlik ve özgürlük

Dünyadaki olayları kendi siyasetine yaradığı noktada destekleyip, lanetleyen yerli ve milli İslamcılığımız için Malcolm X, neredeyse baştan kurgulanmış, ABD’li bir Müslüman imgesidir. Oysa Malcolm, beyaz üstünlükçü bir sisteme kafa tutarken, diğer yandan dini kullanarak kendisini zengin eden, siyahları ekonomik ve cinsel olarak sömüren dinbazlara karşı da mücadele etmiştir. Onun sözleri “selam ve dua ile” değil “adalet, eşitlik ve özgürlük” sloganlarıyla son bulmuştur.

AKP’lilerin ABD’deki ırkçılığa, baskıya, adaletsizliğe karşı başlayan eylemleri desteklemesi tamamen araçsal, gündelik siyasal bir söylem geliştirmek amacıyladır. On kişilik basın açıklamalarının bile polis şiddetiyle dağıtıldığı, ifade özgürlüğünün tutuklama silahıyla darmadağın edildiği, seçilmiş belediye başkanlarının idari kuvvetle makamlarından alınıp hapse atıldığı, KHK’lar ile yüz bini aşkın insanın apartheid benzeri bir sistemle sivil ölü haline getirilmek istendiği, polis şiddetinin açıkça teşvik edildiği bir ülkenin muktedirleri, bu tür eylemleri kendi suçlarını meşrulaştıran, normalleştiren, aklayan bir fırsat olarak görmektedir.

Eylemlerin arkasında dış güçleri ve komplocu örgütleri arayan, toplumun kültürel kutuplaşmasını derinleştirmek için elinden geleni yapan, eline İncil’i alıp kilise önünde poz veren, destekçilerini sokaklara davet eden Trump’ın mı, yoksa “nerede eşitlik, özgürlük ve adalet için mücadele eden varsa onların yanındayım” diyerek isyan kuşağına ilham olan Malcolm X’in mi iktidar mahfillerinin yakınına düştüğü, cevabı çok zor olmayan, bir sorudur.

Dünyanın dört bir yanında, çıkarlar değil ilkeler doğrultusunda sokaklara çıkanların yoldaşlığı, kanlı bıçaklı görünenler dahil, bütün muktedirleri tek bir kampta toplayacaktır, er ya da geç.

Kaynak: Gazete Pencere