Hindistan Başbakanı, milliyetçi ve Hindu yönelimli BJP (Hindistan Halk Partisi)’nin lideri Narendra Modi, 2014 yılında ultra liberal bir programla iktidara geldi. Şu günlerde Hindistan, dünyanın geri kalanı gibi Covid-19 pandemisiyle sarsılmış durumda. Bu yıl 11 Aralık’ta 9.8 milyondan fazla vaka ve 142.000’in üstünde ölüm rapor edildi. Hindistan’daki göreli zayıf sağlık sistemi dikkate alındığında bu rakamlar gerçekte olanlardan daha düşük.
25 Yılda 350,000 İntihar
Hindistan kapitalizminin en büyük sektörü olan hizmet sektörünün geçen Nisan ayında çökmesiyle pandeminin ülke ekonomisi üzerindeki etkisi çok şiddetli oldu. Sanayi sektörü de iyi durumda değil, zira işgücünün önemli bir kısmı küçük ve orta boy işletmelerde yoğunlaşmış durumda. Şehirde yaşayan birçok ücretli çalışan aslında köylerini tamamen terk etmiş değiller ve bu kişilerin aileleri köylerde yaşayıp çalışmaya devam etmekteler. Bu kişilerin işlerini kaybetmesi kendilerini trajik bir duruma itti. Tarım sektörü pandeminin ekonomik etkilerinden göreceli olarak az etkilenmiş olsa da başka türlü zorluklarla karşı karşıya. 10 çiftçiden 9’u 0.8 hektardan daha küçük arazilerde çalışıyor. Son 25 yılda aşırı borçlanma ve şehirlerdeki çok az iş imkânı karşısında 1991-2011 arasında 15 milyon civarında insanı yerinden eden kırdan kente kitlesel göç nedeniyle 350.000 intihar vakasının görülmesi şaşırtıcı değil. 2013 yılında beş kişilik bir ailenin aylık geliri 72 Avro civarındaydı ve kırsal ailelerin çoğu sadece devletin sosyal programları sayesinde yaşamlarını sürdürebiliyordu.
Modi, uzun vadede büyük toplumsal patlama riski söz konusu olduğundan tarımda yapısal reformlar yapma konusunda bazı Hindistan kapitalistlerinin desteğini kazandı. Çünkü, halihazırda Hindistan kapitalizmi kırsal alanlardan gelen işgücünü absorbe edecek durumda değil, tıpkı Çin’de olduğu gibi. Geçen Eylül ayında hükümet, tarımsal ürünler için devlet destekli fiyat garantisini ve köylüler için minimum geliri kaldırmaya yönelik üç ayrı yasa çıkarttı. Hem dayanıksız (eğer fiyatı %50’den fazla artmıyorsa) hem dayanıklı (eğer fiyatı %100’den fazla artmıyorsa) gıda maddelerini temel ürünler listesinden çıkardı –ki bu süpermarketler ve diğer aracılar en yasal yollardan yüksek kar elde edebilsin.
Delhi Kuşatma Altında
Bu uygulama sadece piyasada tarımsal ürün fiyatlarının artışına ve belirli ürünlerde tekellerin ortaya çıkmasına katkı sağlayabilir. Bundan fayda sağlayacak olanlar örneğin, Modi’ye yakınlığıyla bilinen ve 63 milyar Avroluk serveti olan Hint işadamı Mukesh Ambani veya yine başbakana yakın olan ve “sadece” 23 milyar Avro serveti olan Gautam Adani’dir. Sonuçta, eski sistem tarafından garanti altına alınan minimum gelirden mahrum kalan birçok küçük çiftçi küçük arazilerinden kovulma riskiyle karşı karşıya.
Durum, özellikle, sırasıyla 28 ve 26 milyon insanın yaşadığı ve 1966’daki Yeşil Devrim’den en fazla nasibini alan kuzey doğu eyaletleri Pencap ve Haryana köylüleri için kaygı verici durumda. Üretimlerinin önemli bir kısmı liberalleşmeden etkilendiği için özellikle bu bölgelerde isyan hareketi oldukça güçlü. Bölgede iki aydır gösteriler devam ediyor. Son haftalarda Delhi çevresindeki kara ve tren yolları kapatıldı. Birçok köylü baskıya rağmen başkenti gerektiğinde haftalar boyunca kuşatma konusunda kararlı durumda.
Son yıllarda seçimlerde güç kaybeden ve Hindistan’ın en köklü partisi olan Kongre Partisi bu fırsatı yeniden meşruiyet kazanmak için kullanmaya çalışıyor. Modi’nin politikalarına muhalefet eden Parti, küçük partilerden oluşan bir koalisyona liderlik yapıyor. Ne var ki, Hindistan’ın küçük çiftçileriyle ilgili net bir perspektif ortaya koymuyor.
Hindistan’ın küçük çiftçileri bu durumdan ancak pandeminin neden olduğu ekonomik krizin vurduğu kent emekçileriyle birlikte kapitalizmi yıkarak ve Hindistan toplumunu kâra doymayan kapitalistlerin değil ülke nüfusunun çoğunluğunun yararına olacak şekilde yenden düzenleyerek çıkabilir.
16 Aralık 2020
Çeviri: Nurcan Turan