Dalit Camera: Bizler Hindistan’da ABD’deki hareketi nasıl destekliyoruz ve Hindistan’da eylem yapan insanlarla dayanışmak isteyenler ne yapmalı?
Arundhati Roy: Bu hareketi desteklemenin en iyi yolunun öncelikle nereden geldiğini anlamaktan geçtiğini düşünüyorum. Yani köleliğin, ırkçılığın, başarıları ve mağlubiyetleriyle yurttaşlık hakları hareketinin tarihini anlamak. Kuzey Amerika’da Afrikalı-Amerikalıların “demokrasi” çerçevesinde nasıl haklarından mahrum bırakıldığını, hapse tıkıldığını, şiddet gördüğünü, tüm bu baskıların kaba ve daha incelikli hallerini kavramak lazım. Kültürler ve topluluklar ötesi bu büyük öfke hareketini ancak kendi değerlerimize ve edimlerimize belirli bir dürüstlük derecesiyle yaklaşırsak destekleyebiliriz. Biz de herhangi bir kardeşlik duygusu, dayanışma duygusundan yoksun, bir hayli hastalıklı bir toplumda yaşıyoruz çünkü…
DC: ABD’deki Ku Klux Klan’ın ve Hindistan’daki Hindu kastının ideolojileri ile pratikleri arasında bir benzerlik görüyor musunuz?
Elbette ki benzerlikler mevcut. Fark şu ki Ku Klux Klan cinayetlerini gerçekleştirirken biraz farklı bir tiyatro anlayışına sahipti. Tıpkı bugünkü RSS (aşırı sağcı Milli Gönüllü Örgütü) gibi Klan da vakti zamanında ABD’deki en etkili örgütlerden biriydi. Üyeleri, polis ve yargı erki dahil olmak üzere tüm kamu kurumlarına sızmıştı. Klan’ın cinayetleri yalnızca birer cinayet değil, terörü yaymayı ve ders vermeyi amaçlayan ritüel performanslarıydı. Bu KKK tarafından Siyahların linç edilmesi kadar Hindu faşistleri tarafından Müslümanların ve Dalitlerin linç edilmesi için de geçerli. Derek Chauvin adlı polis George Floyd’u büyük bir teatral duyguyla öldürdü. Bir eli cebinde, dizi de Floyd’un ensesindeydi. Kendisine yardımcı olanlar vardı. Nöbet tutan başka polisler vardı. Kendisini izleyenler vardı. Kameraya çekildiğini biliyordu. Ve yine de yaptı. Çünkü bir korumaya sahip olduğunu ve cezalandırılmayacağını düşünüyordu. Bugün beyaz üstünlükçülerin de Hindu üstünlükçülerin de yüksek mevkilerde bulunan (kibarca ifade edelim) sempatizanları var.
DC: Hintliler Siyahları nasıl görüyorlar ve biz Hintliler olarak hangi stereotiplere sahibiz?
Açık renkli tenlere yönelik takıntıya baksanız yeter. Bizdeki en mide bulandırıcı şey bu bence. Bollywood filmlerine baktığınızda Hindistan’ın bir beyazlar ülkesi olduğunu düşünürsünüz. Hintlilerin Siyahlara yönelik ırkçılığı neredeyse beyazlarınkinden beter. 2014’te Aam Aadmi partisinin Delhi seçimlerinde büyük bir zafer elde etmesinin ardından Adalet Bakanı Somnath Bharti Kongolu ve Ugandalı bir kadın topluluğuna karşı bir gece yarısı baskını düzenlettirdi bir grup adama ve bu kadınlar da “ahlaka ve yasaya aykırı faaliyet”leri yüzünden fiziksel şiddete uğradı ve aşağılandı. 2017’de uyuşturucu satışıyla suçlanan bir grup Afrikalı öğrenci Büyük NOIDA’da bir ırkçı kitle tarafından saldırıya uğrayıp dövüldü. Hindistan’da ırkçılık hem yaygın hem de çok çeşitli.
DC: Siyahlar neden Hindistan’ın tasavvurunda ve dolayısıyla medyada ve eğlence endüstrisinde her daim uyuşturucu satıcısı, vahşi ve yamyam olarak stereotipleştiriliyor?
Çünkü ırkçı bir kültürüz. Geçtiğimiz yıl Malayalam dilinde bir film izledim, Abrahaminde Santhathikal(Ibrahim’in Çocukları) adında. Aptal cani kötülerin hepsi Afrikalı Siyahlardı ve Malayali halkından gelen süper-kahraman tarafından yok ediliyorlardı. Hikâyenin geçtiği Kerala’da Afrikalı topluluğu yok, ama yönetmen kurguda onları ithal etmiş ki bu ırkçılık meydana gelebilsin! Bu bir devlet vahşeti değil. Bunu yapan toplum; insanlar, sanatçılar, yönetmenler, oyuncular, yazarlar. Kuzey Hintliler tarafından ten renklerinin koyuluğundan dolayı alay edilen Güney Hintliler, aynı sebeple Afrikalıları aşağılıyorlar. Bu dipsiz bir kuyuya düşmek gibi.
DC: ABD’deki protestolarda Gandhi heykeli de tahrip edildi, bunu nedeni ne olabilir sizce?
Bunu bilmek zor. Aldığımız yeni bilgilere göre heykel tahrip edilmiş ve üzerine yazılama yapılmış. Ama fotoğraflarda heykelin üzeri örtülmüş durumda, dolayısıyla üzerine ne yazıldığı görülmüyor. Bu Gana’da ve başka ülkelerde olduğu gibi, Gandhi’nin Güney Afrika’da geçirdiği süre boyunca Siyah Afrikalılara karşı yaptığı ırkçı yorumları ve Hindistan’daki kast sistemine ilişkin tutumunu bilen kişiler tarafından heykellerinin tahrip edilmesi vakalarından biri mi? Yoksa Hindistan Başbakanı’ndan ve onun Trump’a karşı o büyük sevgi gösterilerinden duyduğu tiksintiyi ifade etmek isteyen insanlar tarafından mı yapıldı? Ayrıca birçok göstericinin şiddet içermeyen sivil itaatsizlik taktiklerinde Gandhi’yi bir ilham kaynağı, bir hoca ve bir mentor olarak gördüğüne dair tweetler attığı doğrudur. Sonuç olarak Gandhi bu sokaklarda birçok biçim altında var oluyor.
DC: Peki Hindistan’da kapanmanın ve başka olağanüstü uygulamaların Covid-19 ile mücadele etmek için yerinde olduğunu düşünüyor musun?
Hindistan’da ilk Covid-19 vakası 30 Ocak’ta açıklandı. DSÖ’nün 11 Mart’ta bunun bir pandemi olduğu ilanının ardından bile Sağlık Bakanı ortada bir acil sağlık durumu olmadığını açıklıyordu. Uluslararası havaalanlarını kapatmaları ve yurtdışından gelen yolcuları karantinaya almaları gerekirken bunu yapmadılar. Muhtemelen çünkü o zaman Trump geliyordu, şubatın son haftası. Binlerce insan ABD’den Mumbai ve Ahmedabad’a uçtu Namaste Trump etkinliğine katılmak için, ülke içinden de yüzbinlerce insan katıldı. Şimdi bakıyoruz bu iki kentte Coronavirüs yayılmış durumda. Bu bir tesadüf olabilir mi? Bu “uçan sınıflar”dan, yani tepeden başlamak yerine hükümet beklemeyi tercih etti. Ve bunun bedelini işçi sınıfı ödedi. Bu topyekûn planlama eksikliği insanlığa karşı bir suça yok açtı. Hindistan’da yalnızca seçkinler fiziksel mesafeye uyabilirdi. Yoksullar fiziksel olarak sıkıştırılmış durumdaydı. Teneke mahallelerde, minnacık evlerde, yasal olmayan kolonilerde. Binlerce insan karantina kamplarında zorla tutulduktan sonra serbest bırakıldı ve otobüsler ve trenlerde sıkışmış halde evlerine dönerken virüsü yanlarında taşıdılar. Seçimleri kazanmak için hayli kurnaz olan Başbakan’ın yönettiği ülkeye dair herhangi bir fikri olmadığını gösterdi tüm bunlar. Bir uzman görüşü almaya dönük en ufak teşebbüs yok, ne büyük bir gurur! 1,38 milyar insan, dört saat öncesinde haber verilerek kapatıldı.
Tüm bu kapatma boyunca, vaka sayısı ciddi ölçüde arttı. Grafikler sarp birer kayalık yamacı andırmaya başladıktan -200 binden fazla vaka var- ve ekonomi tümüyle çöktükten sonra kapatılmaya son verdiler. Çok şükür hastaların büyük bir çoğunluğu semptom göstermiyor ve ölü sayısı ABD ve Avrupa’dan çok daha düşük -eğer rakamlara güvenebilirsek tabii. Fakat milyonlar işsiz. Açlık yerleşiyor. İnsanların geri döndüğü o kasabalarda ne yaşanıyor? Kastçılık, feodalizm, cinsiyetçilik… korku, umutsuzluk ve talep anlarında insanlar nasıl idare edecek tüm bunları?
Fakat Modi hala Rafale tipi savaş uçakları satın almak ve Delhi’nin merkezi görünümünü yeniden tasarlamak için yüz milyonlar harcamak istiyor. Bu arada felaketin yönetimini, kapanma kararını alırken hiçbir şekilde danışmadığı eyaletlerin yönetimlerine bırakacak, fakat her halükârda kaosun sorumlusu kendisi olacaktır.
Çeviri: U. Aydın
Orijinal Kaynak: Dalit Camera (8 Haziran 2020)
Kısaltılmış versiyon: Montly Review ve alter.quebec (Fransızca)