İmdat Freni

Büyük Komployu Görenler ve Siyasette Teşhirin Ötesine Geçmek – Nurcan Turan

“Teşhir etmek” sol siyasetin önemli işlerinden biridir. Ki bu teşhir faaliyeti görünenin ve gösterilenin arkasındaki mekanizmaları ortaya çıkarmayı, iktidarların anlattığı çarpık hikayeleri ters yüz etmeyi, dünyayı ezilenlerin bakış açısından yorumlamayı ve hayatın ezilenler tarafından değiştirilebilirliğini göstermeyi hedefler.  Yalnızca bir takım güçlerin ne kadar zalim, ahlaksız ve ikiyüzlü, onun karşısında da ezilenlerin ne kadar masum ve zavallı olduğunu kanıtlamaya çalışmaz: Çıkış yolu arar, ezilenleri siyaset yapmaya ve örgütlenmeye çağırır. 

Günümüzün hâkim muhalefet etme tarzı ise herhangi başka amaç taşımayan, kendinden menkul bir teşhir faaliyetiyle sınırlanmış durumda. Herkes her gün, başta iktidar olmak üzere her türlü kötülüğü teşhir ediyor. Zulmü, hırsızlığı, yolsuzluğu daha çok teşhir eden muhalefet etme görevini daha çok yerine getiriyor. Sanki tek başına teşhir etmek, bir şeyleri görünür ve bilinir kılmak kendiliğinden bir şeyleri düzeltecekmiş gibi. Bu tarz bir muhalefet örneğini Kemal Kılıçdaroğlu’nun günlerce yolsuzluk tapelerini meclis kürsüsünden okumasında ve bunun AKP’ye herhangi bir zarar vermemesinde gördük. 

Katliamları, yoksulluğu, ekolojik krizi, iktidarların yolsuzluğunu, işverenlerini zulmünü vs. ortaya koymakla sınırlı, ezilenlere siyaseten alan açma, çıkış yolu bulma ve kolektif direnişi örgütleme kaygısı gütmeyen bir muhalefetin alttan alta örgütlediği şey aslında umutsuzluktur. Kendi örgütlenmesi ve eylemi üzerine düşünmekten ziyade sürekli olarak egemenlerin yarattığı felaketleri, rezillikleri konuşmak egemenin gücünü teyit eder, değişimin mümkünlüğüne olan inancı zayıflatır. Covid 19 gibi musibetler tek başına komünizme yol açmayacağı gibi, bir takım gerçeklerin ortaya çıkması da kitlelerin bilincinde otomatik bir dönüşüme neden olmaz.  

Büyük Oyunların Teşhiri

Etik ve politik sorumluluğun yeterli koşulu kötülükleri teşhir etmek olduğunda entelektüelliğin, bilgiçliğin, siyaseten yetkinliğin göstergesi de kimselerin göremediği büyük oyunları görmek, fark edilmeyen ilişkileri deşifre etmek haline geliyor. Medyada ve sosyal ağlarda arz-ı endam eden komplocu tarzın giderek yaygınlaştığına, yalnızca büyük meseleleri değil her şeyi ve herkesi açıklamak için kullanıldığına tanık oluyoruz. Artık her konudaki büyük-küçük oyunları, derin ilişkileri görmeye fark edilmeyeni fark etmeye, şüphe edilmeyen gerçekleri anında yerle bir etmeye çalışan eksiksiz, sarsılmaz ve bilirkişi öznelerle doldu sosyal medya.

Tek siyasi faaliyeti deşifre etmek olan bu narsistik ve paranoyak özneler yalnızca büyük Ötekiler tarafından planlanan büyük oyunları değil popüler bir diziden dünyanın herhangi bir yerindeki kitlesel bir başkaldırıya, feministlerden sosyalistlere her şeyin ve herkesin ardındaki kötülüklere, hakikate işaret ediyor. Arap Baharının emperyalistlerin kışkırtmasıyla ortaya çıktığını, sol grupların bir takım güçlerle kirli ilişkilerini, Kürtlerin IŞİD’le yakınlığını, Avrupa solunun ne kadar işe yaramaz olduğunu kendilerinden öğreniyoruz mesela. Herkese ve her şeye içkin olan kötülüğü, gizli ajandaları, gerçek niyetleri, esas failleri ancak bu yeni ruhban sınıfı görebiliyor ve biz saf kullara bildiriyor.

Bu sinik ve paranoyak bilirkişiler, değişim için bir çıkış yolu bulma kaygısı gütmek, örgütlenmeye ve eylemeye dair herhangi bir sorumluluk taşımak şöyle dursun ezilenlerin eşitsizliğe, baskıya karşı mücadelelerini, bir araya gelişlerini değersizleştiriyor büyük oyunlar içinde. Büyük güçlerin, yalnızca kendilerinin bildiği tanrıların failliği karşısında sıradan insanların ne hükmü olabilir ki! Siz küçüksünüz diyor, tanrılar büyük. Ve tabii kendilerinin sözü çok önemli.

Son yazılarında, Covid 19 aşısıyla ilgili “gerçekleri” yazıyor mesela Soner Yalçın. Birilerinin virüsü laboratuvarda ürettiğini ima ederek, tam da sürü bağışıklığının gelişmeye başladığı bir zamanda aşının dayatılmasını manidar buluyor. Covid 19 virüsüne dair her şey bir takım özel güçlerin işi kendisine göre: Virüsün ortaya çıkması, yayılması ve aşının bulunması çok ilginç. Her zamanki gibi kimsenin konuşmaya cesaret edemediğini konuşuyor, olayların arkasındaki bir takım tanrıları işaret ediyor.

Virüsün Wuhan pazarında kendiliğinden ortaya çıkmasının, Amerika tarafından üretilip Çin’e havale edilmesinin veya Çin emperyalizmi tarafından laboratuvarda üretilmesinin kapitalizmin normal-rezil işleyişi içinde yeri yokmuşçasına sözüm ona olağanüstü- acayip işlere, öznelere dikkat çekiyor Soner Yalçın. Bu tatsız işlere, işleyişe ve bir takım güçlere karşı mücadele hiçbir biçimde gündeminde değil elbette. Büyük oyunu deşifre etmesi yeterli!

Covid 19 aşısında veya genel olarak ilaçlarda patent hakkının kaldırılması mücadelesini konuşmaktansa egemenlerin biyolojik savaşlarını konuşmak sadece Soner Yalçın için değil herkes için daha konforlu aslında. Yalnızca “büyük aktörlerin” kötülüklerini, oyunlarını ortaya koymakla sınırlı bir muhalefet kimseye etik ve politik sorumluluk ve görev yüklemiyor zira.